8 Eylül 2013 Pazar

İŞ ARAMA BULMA - ÖN YAZI HAZIRLAMA

Merhabalar

İş başvurularında dikkat çekebilmek için sadece özgeçmişlerin yeterli olduğu bir dönemi geri bırakmak üzereyiz. Mevcut personel adaylarının çokluğu, pozisyon ihtiyaçlarının aciliyetleri, mevcut İK personelinin kısa sürede pozisyonu doldurmak hedefi, adayları elemede ve sonuca gitmede ek araçları gündeme almaktadır. Bu araçların en önemlisi de Ön Yazılardır. Öz Yazılar ile firmalara adayları kolay bir eleme sürecinden geçirebilmekte, özgeçmişi üzerinde çalışılacak adayları belirleyebilmektedir. Adaylar ise Ön Yazılar ile özgeçmiş kadar olmasa da 1-2 cümleye kendini ifade etmek ile birlikte pozisyona uygunluklarını anlatabilmektedir. Bu açıdan Ön Yazılar hem işveren hem de adaylar açısından son derece önem kazanmaktadır.

Ön Yazılar, bir diğer ifade ile Kapak Yazıları sizin ile ilgili kısa ve öz bilgiler içermekle birlikte başvuru yapılan pozisyona atıfta bulunulan yazılardır. Elbette hazırladığınız özgeçmişler sizin ile ilgili tüm mesleki ve eğitim bilgileri içermekte, detaylar vermektedir. Fakat ilk aşamada bu detaylardan ziyade kısa bir Ön Yazı ile pozisyona olan niyet ve istek özet olarak gösterilebilir. Çoğu iş arama sitesi başvuru esnasında artık bu imkanı adaylara sunmaktadır. Dileyen adaylar iş başvuruları esnasında Ön Yazı alanına eklemeler yapılarak başvurularını daha etkili hale getirilebilmektedir. Yaptığım iş başvurularında edindiğim tecrübelere göre iyi bir Ön Yazının 3 bölümden oluşması yeterli ve gerekli olacaktır. İlk paragrafta, 2-3 cümle ile adayın kendisini tanıtması, ikinci paragrafta 4-5 cümle ile ilanda aranan söz konusu özelliklere atıfta bulunabilecek tecrübe ve özelliklerden (dürüst olmak kaydı ile) bahsedilmesi, son paragrafta ise 2-3 cümle ile niçin o ilana başvuru yapıldığı anlatılması şeklinde özetlenebilir.
Bu konuda sizlere bir de uygulama sunmak isterim. Aşağıdaki ilan tarafımdan başka bir ilandan kurgulanarak hazırlanmış ve örnek amacı taşımaktadır. Hazırlanılan Ön Yazı ise bu ilana yeni mezun biri olarak başvurmak isteseydim ne hazırlardım-dan yola çıkararak sunulmuştur.

ÖRNEK İŞ İLANI:


Genel Nitelikler:

İş Dünyasında artan teknoloji yatırımları ile dikkat çeken AKÇA A.Ş. firmasının Bursa fabrikasında görevlendirilmek üzere;
-Makine/Endüstri Mühendisliği bölümlerinden mezun,
-Tercihen Metal sektörü ve Proje yönetiminde deneyimli,
-Catia ve MS Project  programı kullanımını bilen,
-İyi derecede Almanca, tercihen Fransızca bilen,
-Organizasyon becerisi olan,
-Yüksek tempoda çalışabilecek,
-Askerlik görevini tamamlamış (bay adaylar için),
-Takım arkadaşları aranmaktadır.

İş Tanımı:
-Proje başlangıcında proje bütçesi ve birim maliyet belirleme konularını çalışmak,
-Müşteri talebinden yola çıkarak üretime geçişe kadarki tüm proje süreçlerini koordine etmek,

-Proje süreci ile ilgili iş dağılımını ve görevlendirmeyi yapmak,
-Sorumlu projeyi belirlenen zamanda hedeflenen maliyet ile tamamlamak,

ÖRNEK ÖN YAZI:

Merhaba AKÇA A.Ş.
Uludağ Üniversitesi Makina Mühendisliği 2008 mezunuyum ve askerlik hizmetimi 2008-2009 tarihleri arasında yedek subay olarak tamamladım.
Üniversite dönemimde, üyesi olduğum öğrenci topluluğunun organizasyonlarında 10 kişilik bir ekibi yönetmek sureti ile çeşitli organizasyonlarda görev aldım. Lise eğitimimde yabancı dil olarak Almanca öğrenimimin yanında, katıldığım Erasmus programı ile başlangıç seviye Fransızca öğrenme şansım oldu. Bitirme projesini ise 5 aylık bir periyot süresi içinde bir otomotiv ana sanayiine Catia programı ile kalıp tasarımı iyileştirme çalışması yaparak gerçekleştirdim.
Firmanızın belirlediği mükkemmellik hedefleri doğrultusunda, bir proje mühendisi olarak hem kariyerimin ilk adımını atmak hem de firmanızı hedefleri içinde yer alabilmek için ilgili ilanınıza başvuruyorum.

Elbetteki yukarıdaki Ön Yazının daha iyisi de tarafınızdan yazılabilir. Burada altını çizmek istediğim nokta, Ön Yazıdaki her cümle ilanda bahsi geçen nitelik ya da iş tanımına atıfta bulunmalı ki özgeçmişiniz bu sayede  ilgili işverenin ilgisini cezbedebilsin. Dikkat edilecek bir diğer ikinci önemli nokta ise; Ön Yazınızda bahsettiğiniz her cümlenin açılımını özgeçmişinizde detaylı bir şekilde yapabilmenizdir. Zira özgeçmişinizi incleyen İK uzmanı, Ön Yazıda bahsettiğiniz konuları detaylı bir şekilde mümkünse somut kanıtları (hard-copy çıktıları, sertifikalar, katılım belgeleri vs.) ile görmek isteyecektir. Ön Yazı ve özgeçmiş arasında sağlayacağınız bir anlam bütünlüğü ise sizin için her zaman pozitif bir katkı sağlayacaktır.
Ön Yazı hazırlama gittikçe önem kazanan bir konu olmak ile birlikte bu konuda adaylar tarafından gösterilen bilinç de günbegün artmaktadır. Özgeçmişinize harcadığınız zaman kadar olmasa da, mümkün olan değeri hazırlayacağınız Ön Yazılara da vermenizi tavsiye ederim. Bu şekilde, yüzlerce hatta binlerce özgeçmiş arasında değerlendirme şansınız artacaktır.

Yukarıdaki yazım tamamen kişisel deneyim ve bilgilenmelerimin sonucunda, bu konuda bilgi sahibi olmak isteyen arkadaşlara bir ön fikir olması amacı ile yazılmıştır. Elbette bu konu hakkında akademik kariyer yapmış veya sektör tecrübesi olan profesyonellerin söyleyecek sözleri vardır ve olacaktır. Yazımı, bu çerçevede bu konu ile ilgili bir ön fikir edinme aracı olarak görürseniz, bu konuda söz sahibi olan kişilerin de hakkını yememiş oluruz.

Kolay Gelsin,,










3 Eylül 2013 Salı

İŞ ARAMA BULMA - İŞ TEKLİFLERİNİ DEĞERLENDİRME

Merhabalar

İş teklifi olsun da teklifleri değerlendirmek kolay dediğinizi duyar gibiyim. Elbetteki öncelikli amaç somut iş teklifleri almak sonrasında ise teklif edilen işlerden sizin için en uygununu seçmek olmalı. Yazımın içeriği tahmin ettiğiniz gibi; iş tekliflerini değerlendirmede dikkat edilecek noktalar ile ilgili.
Yazıma başlamadan önce kendi iş arama sürecimi de göz önüne alarak bu konuda bir çok kıyaslamaları bilinçsiz olarak yaptığımı farkettim. Kıyaslamada kullandığım kriterleri sizlerle de paylaşmak istedim. Fazlası size eksiği bana bu maddeleri açıklamak gerekirse;

1) Maaş: Aylık ücret konusu belki de iş değerlendirmede dikkate alınan maddeler arasında en önde gelenlerdendir. Her iş arayanın maaş beklentisi eğitimine, kariyerine, tecrübesine, hedeflerine göre vs. farklıdır. Yeni bir işe başlangıçta dikkat edilmesi gereken nokta ise aylık ücretinizin mümkünse Net Ücret üzerinden anlaşılmasıdır. Bu size yıl boyunca alacağınız maaşı bilmenize, bütçe planınızı ve hedefinizi net bir şekilde yapmanıza imkan sağlar. Brüt üzerinden yapılan pazarlıklarda ele geçen ücret brüt maaşın yaklaşık %75'idir. İnternette bu hesaplama ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu sebep ile ücret teklifi ve değerlendirmelerinizde bu konuyu dikkate almanızı; mümkünse aylık elinize geçecek net ücret üzerinden anlaşmanız faydalı olacaktır. Bu sayede kafanız rahat olur, elinize geçecek ücreti her ay hesaplamak durumunda kalmazsanız.
2) Özel Sağlık Sigortası: Özel hastanelerin birçoğuna SSK sigortası ile artık muayene için gidilebiliyor. Fakat bazı hastanelerin henüz anlaşmaları yok ve bu hastaneler hasta ilgi ve alakası açısından üst basamaklardaki hastanelerden olabiliyor. Bir çok firma çalışanlarını sağlık problemlerine karşı özel sağlık sigortası ile primlendirmektedir. Olmazsa olmaz olan bir madde değil ama iş teklifinin hanesine artı (+) yazdırabilir.
3) Çift Maaş, İkramiye, Bayram Hediyesi vs: Aylık maaş yıllık kazancınızı hesaplamanızda tek başına yeter bir değer olmayabilir. Bir çok firma çalışanlarını tatmin etmek için çeşitli ücretlendirme/ödüllendirme politikaları izlemektedir. Bazı firmalar maaşları 1-1-2 (2 ay tek maaş 1 ay çift maaş) verirken, bazı firmalar yıllık maaş değerleri kadar ikramiyeler dağırıtırken bazıları ise dini bayramlarda vs. primler yatırmaktadır. Tüm bu ekstra ücretler sizin yıllık gelirinizi doğrudan etkileyeceği için, aylık elinize geçen maaşı hesaplarken, ekstra olarak yatırılan bu ücretleri de değerlendirmeniz gerekebilir. Aylık maaş da düşük gelen bir iş, yıllık toplam gelire bakıldığında diğer işlere göre avantajlı konuma gelebilir. Burada toplama bakmak gerekecektir.
4)Yıllık İzin: Özellikle öğrencilik sonrası çalışmaya başlayan arkadaşlar, sık sık eski günlere özlem duymakta, haftasonları yetmemekte, tatilleri iple çekilebilmektedir. Çoğu firmada (beyaz yaka için) ilk giriş yapanlara yıllık 2 hafta izin verirken, sendika ile anlaşmalı bazı firmalarda bu süre 3 haftaya çıkabilmektedir. Başlayacağınız işin niteliğine, sektörüne, kamusal sorumluluklarına göre bu süre değişebileceği için, iş teklifi değerlendirmede göz önünde bulundurmanız gereken maddelerden iri de budur. Emin olun zamanı geldiğinde, başkalarının izinlerini satın alabilmek için yüksek meblağlar ödemeye razı olmuş duruma gelebileceksiniz.
5) Haftasonu Çalışma - Mesai: Ülkemizde çoğu beyaz yaka günlük 10 saatten (08-18) haftada 5 gün çalışmaktadır. Bu çalışma saatleri pozisyonunuzun yoğunluğuna, iş temposuna ve günlük problemlere vs. göre değişebilir. Çoğu zaman saat 22.00'den önce çıkamayacak duruma gelebilirsiniz. İş hayatı ne yazık ki bu kadar yoğun bir tempoda ilerleyebiliyor dönem dönem. Bu ise sosyal zamanınızdan çalarak ailenize, sevdiklerinize ve en önemlisi kendinize zaman ayırmanıza engel olacaktır. Mümkünse çalışma saatlari içinde kalabilecek pozisyonları öncelik listenize almanızı öneririm. Haftasonu çalışma ise bir diğer iş yüküdür. Haftaiçi 10 saatilk bir çalışma temposundan sonra, haftasonu da işe gitmek sizde kalıcı ruhsal ve fiziksel deformasyonlara sebep olabilir. Bu sizde para ile onaramayacağınız problemler yaratabilir. Kendinizi bu konuda değerlendirmenizi, bu tempoya ve yüke hazır olup olmadığınıza karar verdikten sonra değerlendirmenizi yapmanızı tavsiye ederim. İş teklifini kabul etmeden tüm bu maddeleri karşınızdaki muhattab ile değerlendirmelisiniz ki, ilk haftasonu işe gelmeniz gerektiğinde hayal kırıklığına uğramayasanız. Dikkat edilmesi gereken önemli bir maddedir.
6)Servis Olanakları: Yılda yaklaşık 48 hafta işe gidiliyor (izinler, tatiller vs. hariç) ve çoğu zaman yoğun tempoda çalışılmak durumunda kalınabiliyor. Bu ise size arta kalan zamanlarınızı daha verimli ve faydalı yönetmenizi gerektiğini gösterecektir. Çoğu kişi sabahları ve akşamları 1-1,5 km servis yolu yürümek durumunda kalabiliyor. Bu ise gerek sabah gerekse akşam işinizin size verdiği yorgunluğu daha da arttırmaktadır. Bazı firmalar, işe aldıkları çalışanın pozisyonunda/önemine göre servis düzenlemesi yaparken, bazıları tüm çalışanlarını kapıdan toplamakta, bazıları ise her kimi alırsa alsınlar servis güzergahlarını değiştirmemektedir. Görüşüme göre, servis çalışana verilen sosyal değerlerden en somut olanlardandır ve çalışanın rahatı için gerekli ve önemlidir. Öte yandan ulaşımı zor olan bir servis maddi açıdan sizi zorlayacağı için aylık kazancınızın bir kısmını bu konuda harcamak durumunda kalabilirsiniz. Bu sebep ile servis olnaklarını hem maddi hem manevi açıdan değerlendirmenizi öneririm.
7)Mola Yerleri vs.: Günlük iş stresini ve yorgunluğunu bir nebze olsun atabileceğiniz yerlerden biri de mola ve dinlenme yerleridir. Bazı firmalarda bu dinlenme yerleri ağacın altına atılmış birkaç derme çatma oturak iken, bazırlarında çatı kuraklıkları, bazılarında ise itina ile düzenlenmiş kantin vs. olabilmektedir. Mola zamanlarının değerini iş hayatına başladığınızda daha iyi anlayabileceksiniz. Özellikle mola yerlerine konulan masa tenisi, dart vs. oyunlar ise stres atmanızı daha da kolaylaştıracaktır. Bir iş teklifini değerlendirmede, bu maddeyi de teklifi kabul etmenizi kolaylaştırıcı ya da zorlaştırıcı bir etmen olarak görmeniz yarar var.
8)Ofis Ortamı: Genel anlamda ofisleri açık ofis ve kapalı ofis olarak ikiye sınırlandırabiliriz. Günümüz iletişim çağında açık ofis ve uygulamaları, iletişimi ve ulaşılabilirliği kolaylaştırdığı ve yer tasarrufu da sağladığı açısından daha fazla tercih ediliyor diyebiliriz. Öte yandan açık ofislerin en büyük sıkıntıları ise aynı çalışma ortamında birbirinden farklı görevler yapan kişilerin birbirlerini gün içinde rahatsız edebilmesidir. Bu işinize vereceğiniz konsantrasyonu ister istemez etkileyecektir ve zaman zaman motivasyon kayıpları olacaktır. Bu sebep ile, değerlendirdiğiniz pozisyonun iş gereklilikleri ve en önemlisi de kişisel özelliklerinize göre bu maddeyi değerlendirmenizi tavsiye ederim. Zira ofisinizde, evde uyanık olarak geçirdiğinizde daha fazla zaman harcadığınız düşünülürse, bu sizin için zorunluluk derecesinde gerekli ve önemlidir.
9)Sosyal Faliyetler: Maddi olanakların yanında, firmanın sizlere vereceği sosyal olanaklar da önem kazanmaktadır. Sosyal olanaklar; çalışanların iş dışı kulüp, spor, gezi aktivitelerinde yer alabilmesidir. Artık birçok firma sosyal zekaya verdiği önemden dolayı çalışanlarını kamplara götürmekte, survivor tarzı yarışmalara katarak takım oyunu vs. gelişmesini hedeflemektedir. Belli periyotlarda yapılacak bu tür aktiviteler, ofis arkadaşlarınızı daha yakından tanımanıza ve olaylara farklı açıdan bakmanızı sağlayarak takım olma duygunuzu geliştirecektir. Günümüz koşullarında elbette olmaz ise olmaz bir madde değildir fakat farklı beklentileri olan adaylar için değerlendirilmesi gereken bir maddedir.
10)Hiyerarşik Pozisyon: Hiyerarşi, firmanın genel konseptinde size teklif edilen pozisyonun hangi noktada durduğunu, görev sorumluluklarınız ile kimlere karşı yetkili ya da görev sorumluluğunuz olduğunu gösterir. Bu noktada dikkat edilecek nokta; aynı pozisyonun farklı firmalarda farklı hiyerarşik pozisyona sahip olabilmesidir. Örneğin, küçük ölçekli bir firmada, bir planlama mühendisi doğrudan lojistik müdürüne hatta genel müdüre bağlı olabilirken, biraz daha büyük ölçekli bir firmada lojistik müdürü ile arasına supervisor, şef ve kordinatörler girebilir. Hiyerarşide altta olmak iş süreçlerinizi yavaşlatabileceği gibi tepe yöneticiniz ile olan iletişiminizi olumsuz etkileyebilir. Üst sırada olmak ise size ekstra iş yükü ve sorumlulukları getirebilir. Burada kariyer hedeflerine göre tercih yapmanız yerinde olacaktır. Zira hiyerarşik sırada üst sırada yer alan bir pozisyondan daha üst mevkilere terfi etmek daha ulaşılabilir olacaktır. Hangi teklif sizin için daha ulaşılabilir bir kariyer ortamı sunuyor ise onu kabul etmeniz faydalı olacaktır.
11)İş Tanımı-Kişilik: Bir madde var ki, eğer bu konuda tatmin olmadıysanız yukarıda bahsi geçen maddelerin de hükmü kalmıyor; size sunulan iş tanımı ile karakter yapınızın uyuşması. Bu belki de başvurular ve mülakatlar sırasında sizi en çok meşgul edecek konulardan biridir ve cevabını aradığınız soru; "bu işi gerçekten istiyor muyum?" olacaktır. Günümüzde ülkemiz koşulları düşünüldüğünde; hayaller idealler bir yana gerçek dünya bir yana. Fakat gerçek dünyanın zorluklarından bahsederek ideallerimizi es geçmeyi tavsiye edilebilir bir konu olarak görmediğim için ideallerimiz üzerinden gitmenizi tavsiye edeceğim. Öncelikli konu (iş başvurusu yapmadan önce), nasıl bir iş arıyorsunuz olmalı tabi ki de; işin özellikleri neler olmalı. Tüm bunların cevabını bulmak için ise kişilik analizinizi çıkarmanız gerekebilir; sabırlı biri misinizdir, stresinizi ne derece kontrol edebilirsiniz, baskı ve zor şartlar altında yüksek konsantrasyon+motivasyon ile çalışabilir misiniz, sürekli insanlar ile iletişim halinde olmak sizi yoruyor mu, sayılar ve hesap kitap işleri ile ne derece ilgilisiniz, masa başı bir işten ziyade sahada günlük koşuşturmaca içinde yüksek tempo ile çalışabilir misiniz vs. Bu sorular uzar gider. Bu gibi uzayan soru listesi ile kendinizi sınayabilir, hangi alanda daha başarılı olacağınızı bulabilirsiniz. Bu ise iş tekliflerini bu alanda değerlendirerek sizleri sonuca daha kolay ulaştıracaktır. İnsan ilişkileri iyi olmayan birinin insan kaynakları/müşteri temsilciliği, sayılar ile arası iyi olmayan birinin finans/muhasebe, vaktini masa başında daha sakin bir şekilde geçiren  birinin de üretim/lojistik, stres ve baskı altında çalışmayı sürdüremeyecek bir kişinin de proje gibi birimlerde başarılı olması imkansız olmasa da zor gözükmektedir. Başarılı olsa dahi bu iş kişiliği ile ne derece uyumlu olacaktır bu başlı başına bir sorun. İş arama sürecinde işim olsun diye alelacele kabul ettiğiniz bir işi, ileriki süreçte kendinizi biraz daha derin analiz ederek vardığınız sonuçlar doğrultusunda beğenmeyebilirsiniz hatta istifa etmeyi dahi düşünebilirsiniz. Bu sebep ile iş tekliflerini değerlendirmedeki en hassas konulardan biridir ve dikkatli düşünülmelidir. Unutulmamalıdır ki, uzun süreçte başarılı olmanın sırrı hem maddi hem manevi açıdan tatmin olmaktan geçer. Tek yönlü başarılar ruhunuzu besleyemeyecek, bu da sizi başarısızlığa ve dolayısıyla mutsuzluğa götürecektir. Ülkemiz koşullarında idealist olmanın zorluğunun farkında olsam da, sizlere naçizane tavsiyem mümkün olduğunca kişilik özelliklerinize yakın bir teklifi kabul etmeye çalışın. Başlangıçta çekeceğiniz sıkıntılar için sonradan şükredeceksiniz.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım 11 madde elbette arttırılabilir. Bir iş teklifini değerlendirirken göz önünde bulundurduğumuz daha onlarca maddeler olabilir. İlk aşamada aklıma gelen ve paylaşabileceğim maddeleri yukarıda sıralamaya çalıştım. Bu maddeleri herhangi bir önem sırası vs. ile sıralamadığımı, herhangi bir akademik açıklama vs. sonucunda bu maddeleri oluşturmadığımı, doğrusu ve yanlışı ile sadece ve sadece şahsi düşüncelerim olduğunu belirtmek isterim.

Unuttuğum ve aklıma gelmeyen maddeler için affınıza sığınır, gelecek her türlü öneriniz için teşekkür ederim.

Kolay gelsin,,,


26 Ağustos 2013 Pazartesi

YENİ MEZUNLAR İÇİN İLK İŞ GÜNLERİ

Merhabalar

Sektöre henüz adım atmış/atacak yeni mezun arkadaşlar için hazırladığım bir yazı ile daha karşınızdayım. Bahsedeceğim noktalar çoğu tecrübe sahibi çalışanın başından geçmiş olabilir, içinizde tuttuğunuz pişmanlıklarınıza ayna olabilir veya keşkelerinizi dile getirmenize vesile olabilir. Bu maddeleri naçizane birer tavsiye olarak almanızı rica ederim. Gerek gözlemlerimden gerekse yaşadıklarımdan sizler için özetleyebildiğim maddeler;

1) İlk Gün Servis Kullanımı: İlk günlerinizde mümkün olduğunca servis durağına zamanında çıkın ve servisi bekletmeyin. Bu servisteki diğer arkadaşlarınızda olumsuz bir izlenim oluşturmanıza neden olacaktır. İş hayatında zamanındalık çok önemlidir ve bu konuda dikkatli olmanızda yarar var.
2) Serviste Yer Seçimi: Servis koltukları, değişen iş hayatının belki de en statükocu yerleridir. Çalışma kıdemine göre farklı kişiler tarafından sahiplenilirler ve bir nevi parsellenmiş alanlardır ve ikinci bir kişiye hizmet veremezler. Bu sebep ile en azından ilk birkaç hafta, servis şoförünün yanındaki ve hemen arkasındaki koltuğa vs. oturmazsanız yine de fabrikanıza ulaşabilirsiniz.Gözlemlerimden, popüler koltukların bu bölgeler olduğunu göstermektedir.
3)İlk Günden Kahvaltı: Ofisler birden fazla kişinin bir arada çalıştığı ortak çalışma alanlarıdır ve genel anlamda ofisin en kıdemlileri tarafından konulan görünmez kurallar ile korunurlar. Bazı ofislerde yemek vb. şeyler yemek diğer çalışma arkadaşlarınız tarafından hoş karşılanmayabilir. Kahvaltınızı dinlenme alanı, yemekhane, kantin vb. bir yerde yapmanız ilk günden farkında olmadığınız kuralların dışına çıkmanızı engelleyecektir.
4) Vesikalık: İş başvurusu esnasında veya iş kabulü sonrasında sizlerden vesikalık fotoğrafşlar istenecektir. Bu vesikalıklar sizlere ait dosyalara iliştirilerek kişiselleştirmelerde kullanılacaktır. Diğer yandan bu vesikalıkları, sizlerin kişisel logolarınız olarak görmeniz yanlış olmaz diye düşünüyorum. Vesikalıklarınız sistemde isminizin karşısına yüklenebilir, işe alım sürecinizin ilanı için tüm firma genelinde paylaşılabilir, kimlik/giriş kartına basılabilir veya ileriki süreçte sosyal etkinlikler, toplantılar, eğitimler için vs. kullanılabilir. İyi bir imaj için sizi en iyi şekilde ifade edecek bir vesikalık ile iş arama sürecine başlamanız faydalı olacaktır.
5)Mailde Hitap Tarzı: İlk günlerde geliştirdiğiniz yakın arkadaşlıklar olsa da tüm yazışmalarınızda bey ve hanım kelimelerini eksik etmeyin. Samimiyetinizden dolayı bu kelimeleri eksik etmeniz farklı kişiler tarafından ilk günden saygısızlık olarak algılanabilir. Yanlış algılamalara dikkat.

6)Maillerde "cc" kullanımı vs.: İlk günler, haftalar, aylar farkında olmadan çok önemli olan ve acemiliğinizden dolayı henüz farkına varamadığınız işler olabilir. Bu sebep ile atacağınız maillerde ilgili kişilerin cc'de (maillerde bilgilendirilmesini istediğiniz kişileri eklediğiniz bölüm) olmasına özen gösterin. Yapılacak herhangi bir iş ile ilgili sonraki süreçte sizden delil olarak mail vs. istenebilir. Mümkün olduğunca yapılacak işlerden herkes haberdar olsun ve bir işe başlanmadan yazılı onay alınmasına özen gösterin. Bu üzerinizdeki sorumluluğu azaltacaktır. İşe alıştığınız süreçte bunu daha rahat yönetebilecek hale geleceksiniz.
7)Maillerde "Reply to All" Kullanımı: Bazı mailleriniz onlarca kişi arasında günlerce gidip gelebilir. Bu gibi maillerde (özellilkle çok kişinin ve bilhassa departman müdürlerinin olduğu) konu dışına çıkağını düşündüğünüz, detay bilgi almak istediğiniz soru ve konuları muhatabınıza özelden yazarak, sonrasında aldığınız bilgiye isinaden maile kaldığınız yerden devam etmeniz yerinde olacaktır. Bu iş mailleşmelerinin adabı muaşeretintendir ve başkalarını gereksiz bilgilerle yormanızı engeller.
8) Çalışma Arkadaşları ile İlişki Yönetimi: Yeni başladığınız işte çalışma arkadaşlarınız beyaz yaka ve mavi yaka personelden oluşacaktır.
Beyaz yaka personel ile iletişimde olurken kişilerin tecrübelerine saygı göstermeyi ihmal etmeyin. Çoğu çalışan tecrübesinin farkındadır ve haklı olarak bu saygıyı görmek ister. Kişilerin gözüne sokmadan yaparsanız bu lehinize olacaktır. Sahip olduğunuz pozisyonu da göz önünde bulundurarak gerekli saygı ve sevgiyi mümkün olduğunca hissettirin.
Mavi yaka ile iletişim ise özellikle yeni mezunlar için kritik bir noktadır. Sebeplerine gelince; işi sizden iyi bilirler ve bunu her durumda kör göze parmak misali size hissettirebilirler, yaş olarak küçük olduğunuz durumlar olacaktır ve burada size evin küçük oğlu mahallenin okumuş çocuğu muamelesi yapabileceklerdir, içlerinden bir kısmı özellikle genç olanlar okumak istemişlerdir ya da okuyamamışlardır ve sizin durumunuz onlarda bir miktar kıskançlık oluşturacaktır, sahada yılların verdiği tecrübeyi masa başında çürütülen dirseklerin karşısında dize getirmek istemezler vs. Maddeler uzatılabilir; fakat uzatılabilmesinden ziyade karşı tarafa davranışlarınız ön plana çıkacaktır. Bu sebep ile, mavi yaka personel ile ilk temaslarınızda tecrübelerine değer verin fakat sizi tecrübesi ile önemsizleştirmesine asla izin vermeyin. Hitaplarda mesafe koymaya özen gösterin ve bey li hitap tarzını kullanmaya gayret edin. Bir süre bu şekilde mesafe koymanız çalışanlar ile ilgili genel bir izlenim elde etmenize yardımcı olacak ve bir eleme sürecini tamamlayacaksınız. Sonrasında size destek olabilecek ve samimiyetinden şüphe duymadığınız çalışanlar ile daha verimli bir çalışmaya başlayabileceksiniz.
9) Yemek Saati ve Molalar: Yasal mevzuatlar kapsamında her bir çalışanın dinlenme hakkı çalışma saatine, iş yüküne vs. göre belirlenmiştir. Size verilen hakkı kullanmak elbette en büyük hakkınızdır. Fakat bazı firmalarda bu molaların kullanımı farklı şekilde işler ve sizlerden beklentiler farklıdır; mesela molalarda da çalışmanız beklenebilir, öğle yemeğine geç çıkmanız istenebilir vs. İlk günlerde gözlemlemeniz gereken noktalardan biri de bu olmalı. Mola ve yemek saatlerinin kullanımı ile ilgili bilgi edinmeye çalışın ve bu şekilde değerlendirin. Özellikle zamanında önce molaya kesinlikle çıkmama konusuna özen gösterin.
Bu başlık altında ek bir bilgi daha vermek isterim: Molalar elbette sizlere zihniniz dağıtmak ve kendinizi toparlamak için verilmiş sürelerdir. Bu süreleri kantin, dinlenme alanı, bahçe gibi yerlerde değerlendirebilirsiniz. Fakat zamanımız teknoloji çağı ve birden fazla elektronik-bilgisayarlı araçlarımız var. Mola sürelerinde masa başında oyun oynamak, e-kitap okumak, puzzle yapmak kısacası iş dışı herhangi bir araç ile ofiste zaman geçirmeniz tepki çekebilir. Bu ofisin genel havasına aykırı olduğu için  hoş bakılmayabilir. Yapacağınız herhangi bir şey var ise masanızdan kalkın ve uygun bir alanda zihninizi olabildiğince dağıtın derim.
10) İşe Giriş İkramları: İşe başlangıç sizin için çok büyük şeyler ifade ettiği gibi çalışma arkadaşlarınız için de farklı anlamlar ifade eder; o da küçük ikramlardır. Bu sebep ile ofisinizde uygulanmış geçmiş ritüelleri de dikkate alarak arkadaşlarınıza küçük ikramlar dağıtın. Bu hem ofis arkadaşlarınız ile olan iletişiminizi güçlendirecek hem de cömertliğinizi göstermeniz açısından küçük bir fırsat olacaktır.
11) Kılık Kıyafet: İlk gün kıyafetleri de oluşturacağınız imaj açısından önemlidir. Önceden tanımlanmış iş elbiseleri vs. olmadığı durumlarda; abartıya kaçmadan (aşırı makyaj, dekolte, yoğun parfüm vs.) sade ve çık bir elbise ile işe gitmeniz yerinde olacaktır. Giyilen elbiseler karşı tarafta iş için giyildiği izlenimi vermeli ve günlük kıyafet izleniminden uzak olmalı. Bu hem çevrenize hem de işinize olan saygınıza işarettir ve olumlu tepkiler almanıza neden olacaktır.





Yukarıda saydığım maddeler firmadan firmaya değişebilecek olup genelleme yapmaktan ziyade sizler için ön fikir olması açısından verilmiştir.
Yeni tecrübeler ile birlikte ilgili maddeleri güncellemek mümkündür. Eminim sizlerin de paylaşacak çok tecrübeleri vardır.




Kolaylıklar Dilerim,,,

14 Ağustos 2013 Çarşamba

YENİ MEZUN OLACAKLARA ÖNERİLER

Merhabalar

Sıradan bir konu başlığı fakat samimi ve içten bir yazım ile daha ekranlarınızdayım.
Konu başlığından da anlaşılacağı üzere; mezuniyet durumunda olan ve artık yeni bir hayata hazırlanacak olan arkadaşlara geçmiş tecrübelerimden yola çıkarak bir kaç naçizane tavsiye vermek isterim ki aynı hatalara düşülmesin, benzer pişmanlıklar yaşanmasın.
Lafı uzatmadan başlamak gerekirse;

-Mezuniyet dönemi yaklaştı, öğrencilikte son sene ve biliyorum ki bunun tadını çıkarmak cazip geliyor çoğumuza; fakat bu dönemde yapılacak bir miktar tasarruf mezuniyet sonrası dönemde elinizi kolaylaştıracaktır.Kenarda tutacağınız 500-600 TL nakit mezuniyet sonrası dönemde, mülakatlara giderken sizi finanse etmek için destek olabilecektir. Mezuniyet sonrası dönemde, aileden destek istemek biraz daha zor olacaktır. Bu para ile davet edildiğiniz tüm mülakatlara gidebilir, tecrübeler kazanabilirsiniz. Aile desteği ile gidilen mülakatlar sonrası beklentiler nedense bir miktar daha yüksek oluyor ve bir an önce mülakatların bitmesi bekleniyor. Halbuki iş bulma sürecinin aceleye gelemeyeceğini, ince eleyip sık dokuduktan sonra bir karara varılacağını çoğunuz tecrübe edip göreceksiniz.
Ek olarak belirtmek isterim ki; mezun olduğunuz krediniz/bursunuz kesildiğinde daha somut idrak edeceksiniz. Bu sebeple öncesinde kenarda tuttuğunuz bir miktar nakit kara gün dostu olacaktır.
-Son sene malum yoğundur; bitirme projeleri, tezler, bütünleme sınavları, tek dersler, olası aile içi problemler, arkadaşlar ile yaşanan sorunlar derken epey bir yoğun geçiyor. Fakat bu kadar yoğun geçen bir sene sizin için diğer bir açıdan daha önemli; siz artık mezun oluyorsunuz ve artık potansiyel bir çalışansınız. Bu nedenledir ki, son senenizde (mümkünse üniversitenin ilk yılında başlamanız yerinde olacaktır) IK sitelerinde güncel bir özgeçmişiniz olsun. Henüz öğrenciyim diyerek ihmal etmeyin; mezuniyetinizi beklemeden iş teklifleri alabilmeniz için bu gerekli ve önemlidir.
-Sizler gibi binlerce arkadaş her sene mezun oluyor ve iş görüşmeleri için mülakatlarda kendilerini göstermeleri gerekiyor; fakat siz siz olun mülakatlara savaşa gider gibi "ya ben mülakatı alıcam ya o beni" mantığı ile gitmeyin. Mümkünse mezun olmadan, son senenizde size uygun olduğunuz düşündüğünüz ilanlara başvurarak kendinizi deneyin, eksik noktalarınızı görün, diksiyonunuzu iyileştirin, hitabet yeteneğinizi güçlendirin. Mülakatlara başvurmak için mezun olmayı beklemeyin. İlk birkaç mülakattan sonra kendinizi bulacak, daha iyi mülakatlar çıkaracaksınız.
-Mezun oluyorsunuz ve artık iş arıyorsunuz; tüm sosyal ağınız bu durumdan haberdar olmalı. İşin sadece IK sitelerinde arandığını düşünmek bu dönemde artık geçerliliğini yitirmiştir ; aynı zamanda facebook, twitter, linkedin, instagram gibi sosyal ağlarda da iş aradığını gösterecek açıklamaları vs. eklenerek güncellemeler yapılmalıdır. Zira bu çevreniz tarafından daha hatırda kalmanıza vesile olacaktır.
-Mezun oluyorum fakat torpilim yok; ne müdür bir tanıdığım ne de yönetici bir akrabam var diye üzülmeyin. Şahsi düşüncem; torpile daha çok kendine güvenmeyen güçsüz kişiler inanır ki başarısızlıklarına nedenler bulabilsinler. Bu sebep ile sizi bir arpa boyu bile ilerletmeyecek bu konulara kafa yoracağınıza sektördeki iş imkanlarını araştırarak size en uygun olanı nedir onu araştırın derim. Aksi takdirde sadece bir enerji kaybı olacaktır.
-Daha önce de bahsettiğim gibi mezuniyet döneminde aşırı bir yoğunluk oluyor (en azından kendi bölümüm için söyleyebilirim). Bu yoğunluk sırasında en yakın arkadaşlarınızı dahi haftalarca göremeyebiliyorsunuz. Halbuki çoğu şehir dışı arkadaşınızla geçireceğiniz son günlerdir o anlar. Bu sebep ile arkadaşlarınıza zaman ayırıp, bol bol eski günleri yad edin ki mezun olduğunuzda güçlü bağlarınız kalsın.
-Mezuniyet döneminde çoğu arkadaş hocaları ile çok da olumlu olmayan olaylar yaşayabilir; size tavsiyem mümkün olduğunca hocalarınız ile iyi geçinin ki bu hem saygının bir gereğidir hem de ileride size referans olmaları açısından önemlidir. Unutmayalım ki yeni mezun birinin referansı ya staj yaptığı fabrikadandır ya da okuduğu üniversiteden bölüm hocalarından. Bu sebep ile bu konuya azami dikkat gösterelim, tabi öncelikli nedenimiz saygımızın gereği olsun.
-Çevrenizden okuduğunuz bölüm ile ilgili olumsuz eleştiriler duyacaksınızdır; bölümün modası geçti, iş imkanı artık yok, sektör iflasın eşiğinde, kadrolar şişti vs. Bunlar motivasyonunuzu kesinlikle bozmamalı. Siz sadece hedefinize odaklanın ve bu tür eleştirileri dikkate almayın.
-Son senede iken (önceki senelerde daha çok yapmıştım ama son sene biraz daha fazla oldu), sürekli mezun olduğum bölümdeki öğrenci sayısı ile Bursa'daki fabrika sayısını mukayese eder, bir fabrikada kaç Endüstri Mühendisi çalışabileceğini düşünür ve bu kadar mezunun nasıl iş bulabildiğini düşünürdüm. Fakat sonradan bu gibi düşüncelerin gereksiz olduğunu gördüm; zira üniversite bitmek üzereydi ve tek seçenek güzel bir iş bulabilmekti. Gerek özel sektör gerekse kamu sektörü bir şekilde kendi ekosisteminin devamlılığını sağlıyor. (Tabi kamuda atanamayan öğretmenler vs. konusu biraz derin konu olduğu ve uzmanlık alanım olmadığı için yorum yapamayacağım.)
-Mezuniyet balosu vs. arkadaşlarınız ile doyasıya birlikte güzel vakit geçirebileceğiniz eşsiz zamanlardan biridır ve bu sebep ile katılmanız eğlenceli olacaktır. Buna ek olarak sınıf ya da bölüm olarak çıkaracağınız bir almanak ya da hazırlatacağınız ve üzerinde baskısı olan kalem, notluk, anahtarlık vs. de eski günleri yad etmenizde, mezun olduğunuz bölümünüze olan aidiyetinizi motive edecek bir etken olacaktır. Son senede kime sorsanız bir an önce mezun olup okuldan uzaklaşmak isteğinizi söylecektir fakat sonrasında duyulacak özlemler çoğu kişide ortaktır.


-Diplomanızı aldınız ve artık bir mezunsunuz yani hayata hazırsınız; hazır olmalısınız. Yolunuzun açık olmasını diler gönlünüze göre bir işte çalışma fırsatı yakalamanızı temenni ederim.

Eminim sizlerin de ekleyeceği bir çok madde olacaktır; yorumlarınız görmekten mutluluk duyacağım.

Kolay Gelsin,,,,

18 Haziran 2013 Salı

KİTAP YORUMLARI - PATASANA /BİR SİS BÖLER GECEYİ / KAR KOKUSU / SİS VE GECE



Merhabalar

Uzun zamandır kitap yorumlarına yer veremediğimi farkettim ve bu sürede okuma şansı bulduğum kitaplardan bazıları hakkında küçük küçük bilgiler vermek istiyorum. Umarım sizler için faydalı olur.



PATASANA: Kitaba adını veren kişi Hitit Saray'ının başyazmanı Patasana'dır. Patasana döneminin büyük bir devlet adamı olmasının yanında aynı zamanda yaşadığı dönemin olaylarını ve ruh halini tabletlere not alması ile tarihe ışık tutan önemli bir şahsiyettir. Kitap Gaziantep yöresinde kazı yapmak için giden bir grup arkeologun başından geçen ilginç olayları ve kazı sırasında buldukları Patasa'nın tabletleri ile sürüp gider. Kitapta bir bölüm Patasa'nın tabletine diğer bölüm ise romanın gerçek konusuna yer vermekte ve kitabın sonuna kadar bu şekilde gitmektedir. Patasana tabletlerinde bireysel pişmanlıkları, öz eleştirileri, dönemin  (Hitit-Asur Dönemi) kirli oyunları, entrikaları ve siyasetine yer verirken, roman ise kazı bölgesinde işlenen cinayeti ve hem kazıyı devam ettirmeye çalışan hem de cinayeti çözmeye çalışan arkeolog grubunun hikayesi üzerine kurgulanmaktadır. Bir Ahmet Ümit klasiği; katili uzaklarda aramaya gerek yok çünkü en yakınınızda.

BİR SİS BÖLER GECEYİ: Klasik Ahmet Ümit romanlarına benzemediğini belirtmek isterim öncelikle. Polisiye'den öte kitabın arkasında da yazdığı gibi bir miktar gerilim romanı olarak düşünülebilir. Hikaye bir Alevi Köyü'nde geçmekte. Hikayenin başkahramanının Cemevi' nde şahit olduğu bir takım olaylar üzerinden Alevilik ile ilgili bilgiler vermekte. Alevilik inancına sahip kişilerin inançlarına dair bilgiler bulabileceği bir roman. Diğer romanlardaki akıcılık bu romanda ne yazık ki mevcut değil. Çözülmesi gereken herhangi bir cinayetin olmaması da romanı diğer Ahmet Ümit romanlarından ayırmaktadır.

KAR KOKUSU: Darbe döneminde Türkiye'den sürülen sol görüşlü kişilerin Rusya'daki komünizm okulunda yaşadıkları anlatılmaktadır. Her bir kahramanın hikayesi ile kişilerin dünyasına inerek komünizme katılma gerekçelerinde gerçek hayatın izlerini görebileceksiniz; çekilen yoksulluklar, uğranılan haksızlıklar ve sisteme karşı oluşan bir tepki. Her biri ülkelerini özlese de siyasi görüşlerini olgunluğa ulaştırabilmek için eğitimlerini almakta ve ülkelerine sağlam bir Komünist olarak dönme niyetindeler. Komünist Türk öğrenciler arasında meydana gelen bir cinayet ise olayın seyrini değiştirmektedir. Ahmet Ümit, cinayet ile birlikte aslında bize Komünizmi ve dönemi de anlatmaktadır. Kitapta bir miktar Namık Kemal de bulabileceksiniz. Okunması gereken güzel bir kitap.

SİS VE GECE: Komiser Nevzat'ı çoğu Ahmet Ümit okuru biliyordur; Ahmet Ümit'in meşhur roman karakteri. Bu kitabın başkahramanı da bir Mit mensubu. Aşk ve sevgiyi farklı kadınlarda yaşayan bir Mit görevlisinin yasak aşkının aniden ortadan kaybolması ile başlayan bir polisiye romanıdır. Ahmet Ümit'in polisiye romanlarında katilin kimliği sizi çoğu zaman şaşırtırken bu kitabın sonunda katil sizi bir miktar hüzünlendiriyor ne yazıkki. Katilin kim olduğunu düşünmeyin ve kendinizi kitabın akışına bırakın.

iyi okumalar

17 Mart 2013 Pazar

İŞ ARAMA BULMA - YABANCI DİL FAKTÖRÜ

 Merhabalar

"En az 2 yabancı dil" sloganını eminim hepiniz çevrenizden duyuyorsunuzdur. Bir dili ne kadar iyi konuşabilmekten çok bildiğimiz dil sayısına odaklanmaya başlıyoruz ki bu özellikle sektör tecrübesi bulunmayan genç arkadaşları yanlış yönlendiren bir durum.

Yabancı dil her bölüm ve meslek grubu için gün geçtikçe daha da önem kazanan bir faktör ve çoğu iş pozisyonunda adaylardan beklenen özellikler arasında ilk sıralarda gelmektedir. Global firmaların stajyer programının yer aldığı ilanların bile artık Türkçe yerine İngilizce ile verilmesi adaylardan beklentilerin ne yönde değiştiği yönde somut bir kanıttır. Peki mülakatlarda yabancı dil nasıl kullanılmalı, mülakatlara nasıl hazırlanılmalı ve nelere dikkat etmeli...Bu konuda yaşadığım bir mülakatı ve genel anlamda edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşmak isterim.

Yabancı dil mülakatı ile ilgili ilk tecrübemi öğrenci iken gittiğim Bosch Yarı Zamanlı Öğrenci mülakatında edindim. Hepinizin bildiği gibi Bosch firması global anlamda bilinen ve hizmet verdiği sektördeki seviyesi ile yan sanayi gibi gözükse de çoğu ana sanayi ile eşdeğer büyüklükte bir firmadır. Bu büyüklüğün farkında olan bir üniversite öğrencis olarak mülakata hazırlanmak benim için biraz stresliydi. Mülakat öncesi Ukla Academy tarafından firma adına İngilizce (tercihe göre Almanca) test ve konuşma sınavlarına davet ediliyorsunuz; sınavlardan geçerseniz firmanın İnsan Kaynakları ile mülakata davet ediliyorsunuz. Mülakat adayı rahatlatıcı bir kaç basit soru cümlesi ile başlıyor ve İK uzmanı adayın yeterli kıvama geldiğini hissettikten sonra mülakata ilgili yabancı dil ile devam edilmesi gerektiğini belirtiyor; yani beklenan an. Bu bölümde sorulan sorular; mülakatın Türkçe bölümünde bahsettiğiniz bir olay ile ilgili bir detay vermeniz (Erasmus sürecinde neler yaptığım sorulmuştu), okulda yaptığınız bir projenin detayı, kariyer hedefleri ve niçin ilgili pozisyona başvurulduğu ile ilgili detaylar olabiliyor. Bu gibi soruları çeşitlendirmek tabiki de mümkün. Eksiği fazlası ile bana da bu tip sorular sorulmuştu. Bu noktada yaptığım hata, İK uzmanı mülakatı İngilizce yapmak istediğinde çok kızarıp bozarmam ve Türkçe devam etsek tam süper olacaktı tarzında üniversite öğrencisine yakışan bi cevap vermemdi. İK uzmanı mülakattan sonra; "Aslında İngilizcen çoğu Tam Zamanlı iş mülakatında karşılaştığım adaylardan daha iyi fakat kendine niçin güvenmiyorsun" şeklinde bir soru sormuştu. Tabi mantıklı bir cevap vermek elbette mükün değildi. Zira bir adaydan beklenen en önemli özellik "kendine güven" 'den eksi not almıştım. Burada edindiğim deneyim, dil çok iyi bilmekten ziyade ne kadar bildiğinin farkında olarak, kapasite dahilinde kısa ve basit cümleler kurarak mülakatları geçmek daha mümkün gözükmektedir. Kendinize güvenin ve bildiğiniz kadarını yabana atmayın.

Tam zamanlı iş başvurularında ise yabancı dil faktörü kendini biraz daha yoğun hisettiriyor. Sizden beklentiler, cevap vermeniz gereken soru çeşitliliği ve mesleğinizin gerektirdiği teknik konular biraz daha üst seviye bir yabancı dil gerektiriyor.

Yabancı dil ile yaptığım mülakatlardan (Çimtaş, Componenta, Ficosa vs.) çıkardığım sonuçlar hemen hemen aynı. Bu da adaylar açısından, çok fazla dağılmadan benzer yolları izleyerek çoğu mülakata başarılı olabileceği anlamına gelmektedir.
Sizlere önereceğim maddeler şunlardır;

- Mülakata gideceğiniz firmanın iş ilanının yayınlandığı dil mülakatınızın hangi dilde geçeceği ile ilgili az çok bilgi verir (O dili bilmiyorsanız mülakata dahi çağrılma şansınınz çok yüksek değil),
-Özgeçmişinize hazırlarken eklediğiniz dilleri özenle belirleyin; önünde sizin özgeçmişiniz bulunan İK uzmanı, bu dillerden herhangi birini konuşmanızı isteyebilir,
-2-3 kelime bildiğiniz bir yabancı dili renklilik açısından özgeçmişinize eklemeyin,
-En çok güvendiğiniz bir yabancı diliniz ile (birden fazla yabancı dil artı olacaktır) fonksiyonel özgeçmiş hazırlayarak kullandığınız kariyer sitesine ekleyebilirsiniz,
-İlgili iş pozisyonuna ilanın hazırlandığı dili kullanarak bir önyazı hazırlamanız yerinde olacaktır, aksi takdirde Türkçe yayınlanan bir ilana Fransızca ön yazı ile başvurmak ukalalık, İngilizce yayınlanan bir ilana Türkçe başvurmak ise bilgisizlik olarak gözükebilir. Mümkünse ilanın nabzına göre şerbet verin ve aynı dili kullanın.
-Mülakat sırasında sorulabilecek (bu özgeçmişinize, iş ilanına ve başvuru yaptığınız firmaya göre değişir) 10 adet soru belirleyin ve bu sorulara iş ilanında bahsedilen yabancı dil ile cevap vermeye çalışın. Bu sorular;
*Kendinizi tanıtmak                                       
*İlana başvuru nedeniniz
*Güçlü ve zayıf yönleriniz
*En son izlediğiniz film / okuduğunuz kitap ve içeriği
*Yeni mezunsanız stajlarınız süresince, çalışansanız bir öncek iş yerinde neler yaptığınız
*Boş zamanlarınızda yaptığınız aktiviteler ( Kitap okumak yanında daha renkli aktivitelerinizde olsun:) )
*Bu pozisyon için sizin seçilmenizi gerektiren 3 neden
*Bölümünüzün temel taşları deilebilecek konular ile ilgili bir kaç cümle, (Endüstri *Mühendisliğinde bu konular Yöneylem Araştırması, İş/Zaman Etüdü, Verimlilik, Üretim Planlama/Çizelgeleme vs. olarak görülebilir)
şeklinde olabilir.
-Mülakat sırasında vereceğiniz cevaplar muhattabınızın sorduğu düzeyde olmalı, ekstra bilgi vs. mülakatta sizi zor durumda bırakabilecek detayları karşı tarafa verebilir,

Bu maddeleri daha da çeşitlendirebiliriz. Önemli gördüklerim ve tecrübelerimin onayladığı maddeler yukarıdaki gibidir. Yabancı dil sizin için her zaman bir avantaj olması yanında herşey olmadığını da unutmamanızı öneririm; zira şu anki çalıştığım firmanın mülakatında yabancı dilimi istediğim gibi kullanamamıştım fakat mülakat sonucu pozitifti. Bunun yanında öğrenciyken yarı zamanlı olarak çalıştığım firmanın  mülakatında özgeçmişimde İsveççe dilinin yazılı olduğunu gören departman müdürü bu dilden çok etkilendiğini, nerden öğrendiğimi vs. sorarak, karşı tarafa özgeçmişimi biraz daha sempatik göstermişti. Yabancı dilin mülakatınızdaki yerini biraz da o anki şartlar belirliyor.

Yabancı dil öğrenmeyi bir zorunluluktan çok kendiniz için bir ihtiyaç olarak görmenizi, mülakatları çeşitli stratejilerle geçebileceğinizi fakat iş başında yabancı dil eksikliğinizin sizi daha çok zora sokacağını, İngilizce yi belli bir seviyeye getirdikten sonra kesinlikle ikinci bir yabancı dil öğrenmenizi ve bunu mümkünse öğrencilik döneminizde yapmanızı, yabancı dil ile dünyaya daha entegre olduğunuzu, yabancı dil öğrenmek için öğrenci döneminizde ERASMUS, AIESEC, WORK AND TRAVEL, Belediyelerin Meslek Edindirme Kursları gibi imkanlarınız varken çalışmaya başladığınızda seçeneklerinizin biraz daha azaldığını ve yabancı dil kurslarına muhtaç kalacağınızı belirtmek isterim.

Mülakat öncesi hazırladığınız 10 adet soruyu aynanın karşısına geçerek kendinize sorun ve cevaplarınızı telefonunuza vs. kaydedin. Sonrasında bu kayıtları dinlediğinizde ne noktada olduğunuzu biraz daha iyi görebileceksiniz. Mülakat sırasında ise her an "Lets Speak English" cümlesine hazır olun. Sorulan soruları anlayamadığınız zaman muhattabınızdan tekrar etmesini rica ederek, cevaplarınızı mümkün olduğunca basit cümlelerle verin. Bilginize güveniyorsanız, cümlelerinizde kullanacağınz birkaç zarf, sıfat vs. mülakattan biraz daha yüksek puan almanızı sağlayabilir.

Mülakatlarınızda sorulabilecek tüm soruların cevap verilebilecek sorular olduğunu, iş hayatında ilanlarda gördüğünüz kadar iyi derece yabancı dil konuşulmadığını ve önemli olanın kendinize güvenerek ezilip büzülmeden derdinizi anlatabilmek olduğunu aklınızdan çıkarmamanızı tavsiye eder yazıma son noktayı koyarım.

Herkese başarılar!


3 Ocak 2013 Perşembe

NİKAH İŞLEMLERİ VE BAŞVURU SÜRECİ

Merhabalar

İçinde bulunduğum Evlilik süreci ile ilgili bir tecrübemi sizler ile paylaşmak istiyorum. Her genç bir gün evliliği tadacaktır temennisinde bulunarak ve darısı sizlerin başına diyerek yazıma başlıyorum :)
Nikah evliliğin mihenk taşıdır ve çoğu kesim için hala büyük önem taşımaktadır. Bu süreci kolay ve zahmetsiz atlatabilmeniz için süreci kısaca sizlere aktarmak istedim. Malum internette bu konu ile ilgili bir çok kaynak bulabileceğinizi bilmeme rağmen, başından geçmiş birinin yazısından dinlemek daha güzel olur diye düşündüm. Adım adım başvuru süreci şu şekildedir:
*Nikah başvurusunun ilk adımı aile hekiminize giderek kan vermenizdir. Kan vermek için aile hekimine gidilmesi şart mıdır bilmiyorum fakat riske atmayın derim ve kan tahlili için aile hekiminize başvurmanızı başka bir hekime gideceksiniz de bir gün öncesinden ilgili sağlık ocağından veya kurumundan onay almanızı tavsiye ederim. Dikkat edilecek diğer husus ise aile hekiminizin kim olduğunu öğrenmek olacaktır. Zira benim gibi aile hekiminizin değiştiğini (başvurmamama rağmen) gittiğiniz sağlık ocağından öğrenerek yeni aile hekiminizi aramak ile zaman harcayabilirsiniz. Aile hekiminizi http://sbu.saglik.gov.tr/sbahbs/ adresinden sorgulayarak öğrenebilirsiniz. Kan tahlili için gittiğiniz sağlık kurumunda, nikah için tahlil yaptırmanız gerektiğini belirttiğinizde herkesin size güler yüz ile yaklaştığını göreceksiniz. Tahlil için kan verdikten sonra tahlil sonuçlarını takip edebilmek için size numara gibi bir şey verebilirler; bu numara tahlil sonuçlarınızı almaya gittiğinizde tahlil sonuçlarınızı alabilmeniz için sizden istenebilir. Fakat numara vermeyen sağlık ocakları da mevcut. Esnek bir uygulama sanırım. Numara isterseniz vermemezlik etmezler diye düşünüyorum; maksat işiniz garanti olsun. Tahlil sonucunu almak için 2 gün sonra Gökdere Hemoglobinopati Tanı ve Evlilik Danışmanlığı Merkezi' ne (bulunduğunuz şehirde benzeri bir sağlık kurumu olacaktır) gitmeniz söylenecektir. Sonuçlar garanti olsun derseniz benim gibi 3 gün sonra da gidebilirsiniz.
*Gökdere Evlilik Merkezi'ne verilen süre sonra gitmeden önce yanınıza 2 adet vesikalık ve bir adet nüfus cüzdanı fotokopisi almanız gerekmektedir. 3 gün sonra Gökdere' ye ulaştık. Evlilik Merkezi Gökdere Tramvay durağının hemen üstü. Araba ile gitmeyecek arkadaşlar kolaylık ile tramvay vasıtası ile ulaşım sağlayabilirler. Merkez girdikten sonra 2. kata çıkarak vesikalık ve nüfus cüzdanı fotokopisini teslim ederek giriş kata röntgen çektirmeye iniyorsunuz. Sonrasında tekrar 2. kata çıkarak hem film sonucunuzu hem de kan tahlili sonuçlarınızı alıyorsunuz. Evlenebilir raporu ile birlikte bir sonraki aşamaya geçiyorsunuz.
*Bir sonraki aşama Nüfus Müdürlüğü' nden Nüfus Kayıt Örneği almaktır. Nişanlınız ile birlikte başvurmanız gerekmektedir çünkü evlilik için alacağınızı belirttiğinizde her iki tarafında nüfus cüzdanları talep edilmektedir. Bu aşamadan sonra ise hazırladığınız tüm belgeler ile Nikah Daire'sine gidiyorsunuz.
*Nikah Dairesi' nde başvuru için istenilen evraklar; 2 adet vesikalık, nüfus kayıt örneği ve Gökdere Evlilik Merkezi' nden aldığınız sağlık raporu.Nilüfer Nikah Dairesi Nüfus Müdürlüğü' nün karşısından olduğu için yürüyerek Nikah Dairesi' ne ulaşmanız mümkündür. Evraklarınızı ilgili kişilere teslim ederek nikahınızı yapmak istediğiniz yeri söylüyorsunuz; nikah merkezi ya da düğün salonu. Sonrasında sizden evlilik cüzdanı, nikah işlemleri ve gerekiyorsa nikah memuru yolluğu için belirlenen ücreti talep ediyorlar ve böylece nikah gününüzü almış oluyorsunuz. Ben başvurumu 2013 girmeden yapmıştım ve yeni yıl ile birlikte nikah işlemlerinde vs. zam olacağı için ücreti almadılar ve 2013 girdikten yani zamlar belli olduktan sonra tekrar gelmemi talep ettiler. Müsait bir zamanda gidip paramızı vereceğiz. Nikah başvurusu, başvuru yapıldıktan sonra 6 ay için geçerli olduğu için düğün tarihinizden 6 ay öncesinden itibaren başvuru yapabilirsiniz. Ramazan ayının yaz dönemine rastlaması ile düğün tarihleri tüm bir yıla yayıldığı için mümkün olduğunca nikah tarihinizi erken almanızı tavsiye ediyorum. Tabi benim nikah memurum çoktan hazır, tanıdığım siyasi, belediye başkanı, milletvekili vs. var derseniz o sizin tercihiniz tabiki.
Nikah tarihim 24 Nisan, Saat: 20.30. Fakat nikah memurumu bilmiyorum :) Darısı sizlerin başına.

Yapacağınız başvuru bir ömür sizleri birleştirecek bir sürecin başlangıcıdır. Başvurunuzu problemsiz, bürokrasinin görünmez duvarlarına takılmadan ve sağlıklı bir şekilde yapabilmeniz dileğiyle. 

Mutluluklar dilerim!



Taşınıyorum..

Yılı neredeyse yarıladık ve bu yazımda size yeni yıl hedeflerimden biri olan ve artık olgunluk aşamasına gelen Yeni Blog planımdan bahsedece...