26 Haziran 2011 Pazar

YEMEK TARİFLERİ - CİĞER SOTE

Merhaba arkadaşlar, yemek yemeyi ve yapmayı seven biri olarak blogumda artık yemek tariflerine de yer vereceğim. Bugün itibari ile ilk yemek tarifimi uygulamayı gerçekleştirmiş (yemeği afiyetle yemiş) biri olarak vermek istiyorum.


İlk yemek tarifim “Ciğer Sote” için gerekli malzemeler aşağıdaki gibidir;

-          400 gr tavuk ciğeri (tek kişilik menü için)
-          1 baş orta boy soğan
-          2-3 adet biber
-          2-3 adet orta boy domates
-          2-3 diş sarımsak
-          1 yemek kaşığı salça
-          Pul biber ve tercihe göre diğer baharatlar.
Öncelikli olarak ciğer yemeği yapmamın nedeni ciğerin fiyatının tüm öğrenci ve bekâr arkadaşlar için gayet uygun olması. Yaz mevsimi olduğu için domates ve biber fiyatları da makul olduğu için bir öğün yemeği ucuza mal etmemiz mümkün. Gerekli malzemeleri kesin değerler ile vermedim çünkü çoğu arkadaşımızın evinde bu malzemelerin hepsi olmayabilir. Herkes elindeki malzeme kadarıyla yapsa da yemeğimiz eminim çok güzel olacaktır.

Yapılışı:

Satın aldığımız ciğeri kabından çıkararak su dolu bir kaba atıyoruz ve bir süre bekletip daha sonra süzüyoruz. Bu işlemi titizlik derecenize göre 2–3 kez tekrarlayabilirsiniz. Bu işlemi yapmamızın nedeni ise aldığımız ciğerlerin biraz kanlı olabilmesidir. Bu işlemden sonra küp küp doğradığımız ciğerleri su dolu bir kaba koyarak yemek pişirdiğimiz kabımıza ekleyeceğimiz zamana kadar bekletiyoruz (içinin daha iyi temizlenmesi için).

Yemeğimiz bir çeşit sote yemeği olduğu için öncelikli olarak soğan ve biberleri ufak ufak doğrayıp bir miktar yağ eklediğimiz (pişirmek için kullanacağımız) kaba katıyoruz. Ardından sarımsaklarımızı soyarak onları da kaba ekliyoruz ve kabı kısık ateşe koyuyoruz. Malzemelerimizi ateşte pembeleşinceye kadar kavurduktan sonra süzdüğümüz ciğerleri de kabımıza ekliyor kabımızın kapağını kapatıp kısık ateşte ciğerlerin kırmızılığı gidinceye kadar kavuruyoruz. Ben biraz daha kızarmış ciğer severim diyen arkadaşlar ciğerleri ateşte biraz daha tutup kızarmasını bekleyebilir. Bu kavurma işlemi esnasında domateslerimizi ortadan ikiye bölüp rendeliyoruz. Kavurma işlemi bitince ilk olarak salçamızı kaba ekliyoruz ve bir süre karıştırdıktan sonra bu sefer rendelenmiş domatesleri kabımıza ekliyoruz, bu esnada tuz isteğe göre pul biber ve baharat da ekleyebilirsiniz. Daha sonra kabımızın kapağını kapatıp kısık ateşte yemeğimizin pişmesini bekleriz. Yemeğin suyuna banmadan doymam diyen arkadaşlar yarım çay bardağı ılık su katarak yemeğin biraz daha sulu olmasını sağlayabilir fakat tavsiyem yemeğin kendi suyuyla pişmesidir. Yemeklerimiz pişerken ise soframızı hazırlayabilir ve yemek pişirme süresini iyi değerlendirmiş oluruz.

Son aşama olarak ise bu mükemmel yemeğimizi yemek kalıyor geriye. Benim yaptığım yemekte 432 gr ciğer kullandım ve tek kişilik bir menü için oldukça doyurucuydu. Yemeğimiz istenilirse pilav ile, yok daha fazla masraf olmasın ya da bir an önce yemeğe başlamak istiyorum diyen arkadaşlar için ise bir bardak buz gibi kola (benim yaptığım gibi) ile servise hazır hale getirebilir.

Afiyet olsun J



Bu güzel yemekten arta kalan :)

20 Haziran 2011 Pazartesi

KİTAP YORUMLARI - HIZ


Kısıtlar Teorisi Kuramı üzerine kurulu iki kitaplık serinin tamamlayıcısı olan bu kitap da ilkini aratmayacak şekilde yalın bir dille yazılmış. İlk kitap Kısıtlar Teorisi ve onun bir firmada uygulanması üzerine bir süreci anlatan bir kitap. İkincisi ise bu kuramı bir başka yaygın kuram olan Yalın Düşünce ile kıyaslıyor. Kitabın yazarları da okuyucunun her iki kuramı da kıyaslayabilmesi için kitaptaki karakterler vasıtası ile bu tartışmayı kitabın birçok bölümüne işlemiş. Öyle ki kitabın başında Yalın Düşünce ile başlayan iyileştirme süreci tıkanıyor ve yardımına Kısıtlar Teorisi yetişiyor. Tabi bu iki kuram açısından bir rekabetten çok birbirilerini tamamlayıcılıklarından bahsediliyor kitapta ileriki bölümlerde.
Her yaştan Endüstri Mühendisinin okuması gereken kitaplardan biri de bu olsa gerek. Birçok üniversitede “Amaç” kitabının derslerde okutulduğunu duymuştum. Özellikle “Endüstri Mühendisliğine Giriş” dersinde okudukları bölüme yeni adapte olmaya sağlayan birçok öğrenci arkadaşın adaptasyon sorununa bu kitap iyi gelecektir diye düşünüyorum.
Her sayfasından mesleğiniz içim optimum fayda almanız dileğiyle J

18 Haziran 2011 Cumartesi

KİTAP YORUMLARI - KÜRESEL FİNANS KRİZİ


2008 ile başlayan küresel krizi hemen her okuyucu kitlesi için anlaşılabilir bir şekilde anlatan kitapta küresel krize ve kriz öncesi dönemin belirtilerine değinerek birtakım önerilerde de bulunulmuş. Mesleğimiz, bölümümüz veya hayat düşüncemiz ne olursa olsun içerisinde bulunduğumuz parasal dünyanın dinamiklerini anlamamıza yardımcı olacak ve bu sayede bir nevi ekonomi görüşümüzün oluşmasını sağlayacak bu tür kitapları her yaştan ve kesimden kişinin okunması son derece önemli ve gerekli diye düşünüyorum.

KİTAP YORUMLARI - EN ETKİN 50 ŞİRKET


Hayatımıza yön veren küresel şirketlerin bugünlere gelişlerinde yaşadıkları dönüm noktası denilebilecek olayları anlatan ve bu şirketler hakkında bilgi edinmemizi (kurucuları, kaç kere el değiştirdiğini, ürünlerini vs.) sağlayan faydalı bir kitap. Özellikle iş kurmak isteyen veya işini geliştirmek isteyen girişimciler için de başvuru niteliğinde bir kitap olabilir. Çünkü kitap işletmelerin başarıları kadar yaşadıkları başarısız kampanya süreçlerine de yer vermiş ve ders almak isteyen kişiler için gerçekten öğretici olmuş.
Bu arada kitabın ilk baskısı 2007'de basılmış ama yurtdışı basımı biraz daha eski tarihli olmalı ki Google 'ı ilk 50 'de göremezseniz şaşırmayın.
İyi okumalar dilerim.

KİTAP YORUMLARI - YAŞAMA YETİŞEMEYENLERE MUCİZE ÇÖZÜM HİKAYELERİ



Ayşenur Yazıcı 'nın okuduğum ilk kitabıdır. Kitapta Back-up servisine müşterilerden gelen gerçek talepler ve bunların bu servis tarafından karşılanışı anlatılmaktadır. Kitapta verilen olayların ilginçliğinin ve doğallığının yanında aynı zamanda her olayda gizli bir reklâmın yapıldığını yani Back-up servisinin gerekliliğinin ve getirilerinin tekrarlanarak anlatıldığını görmek biraz garibime gitti açıkçası. Bu hizmet servisi bu kitabın basımını destekleyip desteklemediğini bilmiyorum ama kitabın başlığı "21. yüzyılda Back-up hizmeti" diye olsaydı daha önyargılı yaklaşılır diye hizmetin açık bir destek vermemiş olabileceğini düşündürtmüyor da değil.
Her şeye rağmen kitap, can sıkıntınızı giderebilecek ve kimi ilginç ve sizin de uzun zamandır merak ettiğiniz bilgileri öğrenmenizi sağlayabilecek güzel bir içeriğe sahip.

KİTAP YORUMLARI - SOKRATES YÖNETİMİ


Kitabın içeriğinin kapak yazısında verildiği gibi etkileyici olduğunu (en azından biz Türk okuyucular için) düşünmüyorum. 7 ana başlıkta ve her başlığın altında 10 kadar madde ile okuyucuya Sokrates'in öğretilerini anlatmaya çalışan bir kitap. Fakat çok başarılı olduğunu söylemek güç. Kitabın başında Sokrates'i tanımak adında güzel bilgiler var diyebilirim fakat daha sonrası soyut kalmış ve çok havada kalıyor. Kitabın bende bıraktığı tek iz; Sokrates'i daha iyi tanıyabilmek için öğrencisi Platon'un kaleme aldığı ve Sokrates'in gündelik diyaloglarının anlatıldığı eserlerin toplandığı "Diyaloglar" serisini bir an önce edinmem gerektiğidir.
Türk okuyuculara bu kitabın katacağı çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Onun yerine bizi daha iyi tanıyan Türk yazarların (Üstün Dökmen, Ahmet Şerif İzgören, Melih Arat vb.) kitaplarını okuyarak hem kendimizle ilgili daha çok ortak nokta bulabiliriz hem de kişisel gelişimimiz kültürümüzle, değerlerimizle, kısacası bizi biz yapan her şeyle daha sağlıklı ilerleyebilir.

KİTAP YORUMLARI - GELECEĞİN ORGANİZASYONUNU YARATMAK


Ahmet Şerif İzgören 'in okuduğum ilk kitabıdır. Bir devlet kurumunda yapılan iyileştirmelerin adım adım tüm aşamalarıyla anlatıldığı kitap kurumsallaşmak isteyen özel sektör şirketleri ve kamu kurumları için başvuru niteliğinde bir kitap. Özellikle kamu kurumlarımız bu kitapta yer alan başarı öyküsünü rehber niteliğinde kabul etmelidir.
Biz okuyucu kitlesi için ise çok akıcı olmayan, kimi zaman devlet içindeki bürokrasi ve verimsizliğin örneklerini bulabileceğiniz ve en önemlisi de bu ülkede özelleştirmeye niçin gidildiği sorusunun yanıtını somut bir örnekle bulabileceğimiz bir kitap. Bu kitap gösteriyor ki tüm kurumlarımız bu kitaptaki gibi bir kurumsallaşma sürecine girmediği takdirde "kamu kurumu" kavramının tedavülden kalkmaması için hiç bir neden yok.
İyi okumalar diliyorum...

KİTAP YORUMLARI - BUYOLOGY


Pazarlama dünyasında satın alımlarımızı etkileyen etkenler üzerine yazılmış gerçekten büyük bir emek ve para harcanarak yazılmış bir kitap. Firmaların tüketiciyi alışveriş ve tüketim çılgınlığına sürüklemek için ne gibi yöntemler izlediğine dair bilgileri bu kitapta pazarlama dünyasının uzmanlarından olan yazarın ağzından okuyacaksınız. Kitap hem tüketicileri etkilemek isteyen üreticiler hem de satın alma kararlarını daha mantıklı temeller üzerine oturtmak isteyen biz tüketiciler için güzel bir kitap. Ayrıca yazarın kitap içinde pazarlamada "etik"likten söz etmesi de "para kazanmak için her şey mubahtır" anlayışına karşı atılmış bir adım diye değerlendirmek yanlış olmaz.
İyi okumalar.

KİTAP YORUMLARI - SAATSİZ ÜLKE


Zaman kavramı ve insan hayatı üzerindeki etkileri üzerine sade ve anlaşılır dille yazılmış güzel bir roman. Hayatımızda "zaman" kavramının yerini, bu kavramın hayatımızı gizli bir güçmüşçesine nasıl yönettiğini ve adeta bu kavramın nasıl bağımlısı olduğumuzu bu kitabın sayfalarına bulacaksınız. Sabah 7 'de sabah oldu diye kalkmanın akşam 12'den önce henüz yatma vaktim gelmedi diyerek yatmamanın bizi zamanın etkisi altında olduğumuzu gösterdiğinin farkına bu kitabı okuyunca vardım. Kitabın bu teze karşı anti tezi zamana bağlı kalmadan uykumuz geldiğinde yatıp uykumuzu aldığımızda kalkmamızdır. Bu tez üzerinden gelişen olaylar kitapta kısa kısa işlenmiştir.
Son 50 sayfa hariç roman boyunca heyecan ve macera aramamanızı öneririm, fakat son sayfalarda gelişen olaylar polisiye romanlarına taş çıkartırcasına. Ayrıca zamanı takip etmemizi sağlayan saat-takvim sistemlerinin yokluğunda zamanımızı anlayabilmemiz için geliştirilebilmiş yarı hayali çözüm önerileri de okuyucunun dikkatini çekebilir.
Her şeye rağmen bir hafta sonu yarım günde bitirilebilecek kısa bölümlerden oluşan hoş bir kitap. Her ne kadar doyurucu bulmasam da zihinlerde oluşturacağı "hayatımızı zaman ekseninden çıkarmalı mıyım?" sorusu hayatımızın anlamını sorgulamamız açısından anlamlı bir soru.

KİTAP YORUMLARI - LADESÇİ


Sade ve basit dille, gündelik yaşamda sıkça karşılaşılan sıradan olayları ustalıkla kaleme almış yazar. Olayları anlatırken de ana konulara yani başarı, inanç, azim ve dürüstlük gibi konulara değmeden geçmemiş mesleğinin gereği olarak.
Kitabın sonu ise tahmin edemeyeceğimiz bir şekilde bitiyor desem abartmış olmam herhalde. Romanın kahramanlarından Cemil kararını veriyor ve bu meslek de yapılır mı dedirtircesine kaybolan bir meslek dalında hayata atılıyor seçiyor ve Cemil'in yaşadıklarıyla Üstün Hoca bize neyi seçersek seçelim her durumda başarıya gidilecek bir yolun olduğunu satır aralarında anlatıyor. Zihnimizi dağıtmak için, çok enerji gerektirmeden okunabilecek hoş bir kitap.
"Önemli olan neyi değil nasıl yaptığın önemli" sözünü bir kez daha hatırlatıyor kitap bize..

KİTAP YORUMLARI - YEŞİL & OĞLU MURAT YILDIRIM'IN KALEMİNDEN


YEŞİL hakkında okuduğum ikinci kitaptı. İlki başka bir yazar tarafından yazıldığı için karşılaştırma şansı da buldum. Bu kitap hakkında denebilir ki yanlı ve YEŞİL 'i temizlemek için yazılmış bir kitap. Fakat bahsettiğimiz kişi hakkında yıllardır söylenmedik şey kalmadı ve kimsede çıkıp savunamadı. İyi kötü bir dönem vatan için mücadele etmiş bir kişi ve eleştiride sınırımızı bilmeliyiz diye düşünüyorum. Doğudaki cinayetlere adı karıştığı söylense de hiç bir şeyin iyi ya da kötü yönde kanıtı yok.
Oğlunun kitabı yazmasının avantajlarından biri YEŞİL 'in ailesinin yaşadıklarını öğrenmemiz. PKK'nın dönem dönem yazarı ve kardeşini tehdit etmesi, üniversiteyi bırakmalarına bile sebep olması, YEŞİL 'in zamanında birilerinin kovanına çomak soktuğunu destekler nitelikte.
YEŞİL iyidir kötüdür, biz bunun yorumunu yapmaktansa bu kitabı ve benzerlerini okuyalım, bu hayatı anlamaya çalışalım. Belki bir yerlerde kendimize dair bir şeyler görür ve onu daha iyi anlarız.
Hepinize iyi okumalar.

KİTAP YORUMLARI - BİR DÖNÜŞÜM ÖYKÜSÜ


Kitabı almak konusunda başta kararsız kalmıştım, çünkü yazarların yanlı olması beni de yönlendirebilirdi. Fakat yazarları da araştırdığımda almam gereken bir kitap olduğuna karar verdim ve aldım,okudum.okuduğuma da pişman olmadım, bizi yöneten bir kişinin nasıl bir ortamdan geldiğini az çok öğrendim.kitabı okuyunca Erdoğan'ın ister sevin ister sevmeyin ama halka nasıl bu kadar yakın olduğunu anlayabiliyorsunuz.kimisine göre Amerika ‘dan el aldığı için başbakan oldu kimisine göre memlekete irtica getirecek.ne derseniz deyin, bu sebepler bu kitabı okumak için engel değil.
Sağcısınızdır solcusunuzdur o sizin seçiminiz, ama bu gibi biyografi kitaplarından her kesimin alacağı bir faydanın var olduğuna inanırım.
İyi okumalar.

KİTAP YORUMLARI - BİLİMSEL YÖNETİMİN İLKELERİ



F.W. Taylor literatürde endüstri mühendisliğinin babası olarak geçer. Her endüstri mühendisi adayının ve endüstri mühendisinin hakkında bilgi edinmesi gereken kişilerden biri olan F. Taylor hakkında bu kitapta kısa ve öz bilgiler verilmektedir. Dahası endüstri mühendisliğinin temellerinden olan iş-zaman etüdü ve planlama gibi konuların kavram olarak ortaya çıkmasına zemin hazırlayan nedenlerden ve dönemin koşullarından bahsedilmiştir.
Kitabı okuduktan sonra, endüstri mühendisliğinin insanları kapitalizmin kuklası yapan mı yoksa iş hayatını daha planlı ve disiplinler arası bir ortam haline getiren bir meslek mi olduğuna dair karar vermek yorumunuza kalmış.


KİTAP YORUMLARI - AMAÇ


Ben diyorum ki bu kitap her endüstri mühendisi tarafından okunmalı. Kısıtlar teorisi gibi bilimsel bir kuralı roman tarzında veren yazar, kitabı her okuyucu tarafından anlaşılır kılmış. Bölümler arasındaki kopukluk zaman zaman dikkatinizi toparlayamamanıza sebep oluyor fakat zaten bu gibi iş kitaplarında da edebi dilden öte içeriğe önem verilmesi kitabın daha geniş kitleler tarafından anlaşılmasına olanak tanımaktadır.
Kitabın sonunda verilen söyleşide bahsi geçen her sektörden başarı hikâyeleri, kısıtlar teorisini fabrika duvarları arasında makine gürültülerine hapsetmeden gündelik hayatta karşılaşılan her probleme uygulanabileceğini ispatlıyor. Tüm okuyucuların optimum verim alması dileğiyle.

KİTAP YORUMLARI - BAB-I ESRAR


Bir kitap için bu kadar araştırma yapılması bile takdire değer. Ahmet Ümit in dini inancı nedir bilmem ama Mevlevilik üzerine yaptığı araştırmalardan elde ettiği verileri olayın üzerine öyle güzel serpiştirmiş ki bir ara okuduğumun roman değil tamamen gerçek bir hayattan alıntı yapıldığını düşündüm.
Mevlana hazretlerini ve Şems-i Tebrizi' yi benim gibi iyi tanımayan arkadaşların kafalarını ciddi derecede karıştırabilecek bir kitap.Roman da geçen bazı bilgilerin şu an bile gerçek olup olmadığını bilmiyorum, çünkü roman beynimi o derece ele geçirmiş yani. Bir solukta okunabilecek, sonu her ne kadar etkileyici olmasa da yer yer Anadolumuz ile ilgili bilgiler veren sürükleyici ve doyurucu bir kitap.

KİTAP YORUMLARI - BRÜKSEL LAHANASI


O ana kadar okuduğum ilk en kalın kitaplardan biri diyebilirim. Gerçekten akıcı bir kitap ve önceki sayfalarda neler geçmişti diye geriye dönüp bakmak zorunda kalmıyorsunuz. Türk polisinin kitaptaki kurgudaki yeri gerçekten göğsümüzü kabartacak cinsten. Ama kurgu biraz daha derin olabilirdi çünkü olayların çözülüş şeklini bazen garipseyebiliyorsunuz, tabi bu sizin kitaptan ne beklediğinize de bağlı. Herşeye rağmen bir hafta sonu kitabı ya da uyumadan önce gün içindeki olumsuz herşeyi unutmanızı sağlayacak şekilde sizi kendine bağlayan sürükleyici bir kitap. Tavsiye ederim.

KİTAP YORUMLARI - GERÇEK YAŞAM ÖYKÜLERİ


Hayatın her kesiminden inanamayacağınız kadar çok öyküye yer verilmiş kitapta. Kişisel gelişim kitaplarında genelde maddeler verilir, kitabı kapayın ve şu kadar sürede şunları yapın diye talimatlar verir ama bu kitapta yazar önce hayatın belirli bir kesiminden ilgili başarı öyküsünü yazıyor arkasından o öyküden veya öykülerden çıkarılması gereken noktalara yer veriyor ve böylece tekrar etmiş oluyorsunuz. Sıkılmadan okuyabileceğiniz, sıkıldıkça açıp tekrar tekrar okuyabileceğiniz başucu kitabı olarak tutabileceğiniz faydalı bir eser.

KİTAP YORUMLARI - KÜLLER ALTINDA YAKIN TARİH 1



Küller Altında Yakın Tarih serisinin birincisi olan bu kitapta yazar tarihteki bamteli sayılabilecek noktalara değinmiş ve aksi sayılabilecek iddialarını da kaynak göstererek sunmuştur. Arka kapaktaki konu başlıklarının çektiği ilgiyi kitabı okurken de kaybetmiyorsunuz. Tarihe olan ilgiyi arttırabilecek, yalın bir dille yazılmış ve tarihle yakın olmayan kişilere bile olaylarla ilgili bilgi ve altyapıyı sıkmadan verebilen bir eser. Olayların birbirinden bağımsız olması da kitaba verilen aralar sonrasında tekrar konsantre olmayı kolaylaştırıyor. Yazarın tarih konusundaki eserleri de göz önüne alındığında değer verilmesi gereken eserlerinden biri de bu kitabıdır.

KİTAP YORUMLARI - SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ


Soner Yalçın'ın okuduğum ilk kitabı. İnanılmaz bir konu çeşitliliğine sahip ve okurken sıkılmıyorsunuz. Yazarın ayrıca gösterdiği kaynakları okuyunca onun araştırmacılığına şaşırıp kalıyorsunuz. Bir insan tarih araştırır, politika hakkında araştırır, sanata meraklıdır ama bir insan bir kitapta bu konuları aynı hassasiyette konu alıyorsa gerçekten o kitap okunması gerekenler arasındadır yazarda bir teşekkürü hak ediyordur. Okurken zaman zaman yazarın objektiflikten çıktığını hisseder gibi oluyorsunuz ama gösterdiği kaynaklar karşısında hisleriniz ve aklınız arasında kalıyorsunuz. Her şeye rağmen okunmaya değer, her türden bilgi çeşitliliğine sahip güzel bir araştırmanın ürünü.

KİTAP YORUMLARI - BOĞAZIN ŞÖVALYESİ


Üzeyir Garih 'in hayatından kesitler vermesi itibariyle biyoğrafi, kurban gittiği ve hala çözülemeyen cinayetle ilgili roman tadında verdiği bilgilerle de polisiye tadında bir kitap. Üzeyir Garih 'in öğrencilik hayatından başlayarak bilgiler veren kitapta yer yer Garih 'in 47 yıllık dostu İshak Alaton ile yapılan söyleşiden kesitlere de yer verilmiş.Üç kutsal dine de derin bir saygı ve inanç beslendiği söylenilen rahmetlinin hakkında yazılan bu kitabın okunması bize de zaman zaman yol gösterecek ayrıntılara sahip olmamıza vesile olacaktır.

KİTAP YORUMLARI - DÜNDEN BUGÜNE NECMETTİN ERBAKAN


Her kimin olursa olsun her türlü biyografi kitabının okunması taraftarıyım. Necmettin Erbakan niyeti iyidir kötüdür bu Allah ile onun arasında ama bilinmesi gereken bir şey var ki bu topluma sanayi alanında çok şey katmış olması. Neden hep gazetelerde dergilerde siyasi yönü vardır Erbakan'ın artık anlamıyorum, neden geçmişte ülke ekonomisinden yaptıklarından bahsedilmez. Politika arenasında hata yapması onun geçmişteki başarılarını da siler süpürür mü? Ne zaman kişilere önyargılardan kurtulup bakmayı öğreneceğiz?
Yazar kimi yerde Erbakan 'a "hocam" diyerek ona olan bağlılığını göstermiş kimi yerde de Erbakan'ın hareketlerinde bazen aşırıya giderek kendi sonunu hazırladığına değinmiş. Hukuk ta eğer %50 ye %50 (Avrupa’nın birçok ülkesinde ve İslam hukukunda) ise karar sanığın lehine verilir o yüzde diyebilirim ki yazar kitabın objektifliğini çok etkilememiştir.
Her biyografi kitabı okunmalı, ister Hitler gibi bir caninin kitabı olsun, ister bir iş adamının, ister bir din âliminin, ister bir futbolcunun isterse bir askerin. Emin olun kendinizle ilgili bir şeyler bulursunuz, bu da öğle kitaplardan biri. Bu kitabı okumak için Milli Görüşçü bir kökenden gelmeye gerek yok, vatanını milletini seven ama hayatının geri kalan kısmında kısmen de olsa kendini tüketen bir siyasinin hayatı.
Her şeye rağmen okumaya değer.

KİTAP YORUMLARI - GİZEMLİ PATRON


Kitap biyografi türü olarak biraz yüzeysel kalmış. Ama verdiği bilgiler de Karamehmet 'in nasıl bir kişi olduğunu anlatmaya yeterince yardımcı oluyor. Türkiye'nin SABANCI ‘sı KOÇ ‘u var tamam ama bu kitap bize hatırlatıyor ki bu ülkenin KARAMEHMET ‘i de var. Geçmişte devlet ile sorun yaşamış olması ve medya da fazla gözükmemesi hakkında çeşitli dedikodulara yol açsa da, o Türkiye de ilklere imza atan biri ve bu gidişle atmaya da devam edecek.
Karamehmet ‘in hatasıyla sevabıyla, sahip olduğu şirketlerle, kurduğu ilişkilerle ve bilhassa da yapılacak bir röportaj ile birinci ağızdan alınan bilgiler ışığında hazırlanacak bir kitap çok daha doyurucu ve tatmin edici olacaktır.

KİTAP YORUMLARI - BÜYÜK OSMANLI'NIN MUHTEŞEM SULTANI


Okuduğum en ağır biyografi kitabıydı. Adından ve arka kapak yazısından anlaşılacağı üzere Kanuni 'nin hayatı ve kişisel özellikleri üzerine kurulu olması düşünülen bir kitap. Ama yazar o dönemde yaşanan olaylar arasında o kadar boğulmuş ki yazar, kitabın biyografi kitabı olduğunu anlayamıyorsunuz. Üstelik dili de herkesimden kişinin okuması için oldukça ağır sayılır. Biyografi kitapları bana okumayı sevdirdiği halde bu kitabı sırf bitirmiş olmak için bitirdim.
Kanuni okunması ve idrak edilmesi gereken bir hayata sahip ama başka kitaplar almanızı tavsiye ederim.

KİTAP YORUMLARI - İMPARATORLUĞUN SON AKŞAMI


Türkiye ’nin belki de en karanlıkta kalan dönemi ile ilgili bir kitap. Vatanı korumakla vatanı sevmenin farklı şeyler olduğunu üzerine basa basa anlatan bir tarihi roman. Tarihi sevdiren ender romanlardan biri diyebilirim. Yazarının adını bile duymamıştım ama çok güzel bir eser ortaya koymuş. Vatan için hizmet eden,her ne kadar bazen çıkar çatışmaları içinde kalıp bunalımlar geçirse de ömrünün sonuna kadar vatan sevgisini kalbinden çıkarmayan bir askerin hikayesi. Tarihi yeni nesillere sevdirmek istiyorsak bu tarzda yazılan kitaplarımızın sayısı artmalı.

KİTAP YORUMLARI - DOKUNMAYIN PORTAKALİME


Bu kitabı okumadan kürtlere kısacası doğudaki halkımıza teröre verdiği destek için kızıyordum ve onları acımasızca eleştirebiliyordum.Ama bu kitabı okuyunca gördüm ki bizde de en az onlar kadar hata var ve yazar bunu çok güzel anlatmış.Doğudaki halkımızın tek isteğinin sevgi ve şefkat olduğunu üstüne basa basa vurgulamış.Gerçekten mükemmel bir kitap,bir solukta okuyacağınızdan şüpheniz olmasın..

ASKERDE İHTİYACINIZ OLABİLECEK MALZEMELER

Merhabalar arkadaşlar;

İnsanoğlunun hayatı devam ettikçe ihtiyaçları da bitmiyor. Bu ihtiyaçlar yerine ve zamanına göre değişse de asıl olan şu ki her ihtiyacı her an karşılamamız bazı durumlarda zor olabilir. Askerlik de ihtiyaçların hepsinin karşılanmasının imkânsız olduğu yerlerden biri. Burada önemli olan sivildeki hayatınızda ihtiyaçlarınızın temelini oluşturma noktaları belirlemek ve askerde de bu tip ihtiyaçlarınızı giderebilmek için gerekli malzemeyi almaktır.

Size askerlik döneminde bize verilen malzemeler ile alınması halinde hayatınızı kolaylaştırabilecek malzemeleri açıklamalarıyla birlikte yazmaya çalıştım. Bize verilen malzemelerde hatırlayamadığım ya da eksik yazdığım malzemeler olabilir. Hatırladıkça bu listeyi güncellerim. Tavsiye ettiğim malzemeler ise bazıları için çok saçma gelse de askerde karşılaşacağınız koşulları önceden tahmin edemediğiniz için tedbir amacıyla dahi olsa alınabilir. Çünkü askerde özgürlüğünüz elinizde olmadığı için ihtiyaç halinde o ihtiyacı gideremeyebilirsiniz. Maddi durumunuz elverdiğince askerliğinize 15 gün kaldığında bu ihtiyaçlarınızı gidermeye başlamanız sizin için iyi olacaktır.

Dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta ise bu malzemelerin kullanımı ve muhafaza edilmesi. Askerde herkes eşit koşullarda ve kimsenin diğerinden farkı kalmıyor. Bu koşullarda siz de sivilde konuşmayacağınız kişi ile dahi ilişki geliştirmek istiyorsunuz. Bu ilişkiyi başlatmak için ise ya da sadece iyilik yapabilmek için ayakkabı boyası, şampuan, diş macunu gibi çoğul kullanılabilecek malzemelerinizi paylaşmak isteyebilirsiniz. Fakat iyi niyetinizi suiistimal edebilecek kişiler emin olun olacaktır. Siz yokken dolabınızdan ayakkabı boyanız alınıp kullanılabilir ya da bir bakmışınız şampuanınız bitmiş. Bunlar her zaman hırsızlık niyetiyle yapılmaz veya sizin iyi niyetinize güvenerek yapılabilir fakat size önerim sahip olduğunuz her malzemeyi maddi durumunuz ne olursa olsun iktisatlı bir şekilde kullanmanızdır. O yüzden size cimrilik yapın ya da başkalarının kalbini kırın demiyorum ama kimsenin ne malını kullanın ne de sizden her isteyene malınızı verin. Aşırı güleryüz bu konuda aleyhinize olacaktır. Çoğu usta asker ayakkabı boyası şampuan gibi ihtiyaçlarını yeniler üzerinden karşılamayı alışkanlık haline getirmiştir. Bu konuda size eleştiri gelse de duymazlıktan gelin.

Bu eşyalarınızın çoğu dolabınızda saklanacak ve dolabınızı da kilitleyemeyeceksiniz. Yani ortak kullanıma açık bir dolabınız olacak. Onun için mümkün olduğunca çok kişinin olduğu zamanlar dolabınızdan eşyanızı almayın ki elini atan herkes istediğini bulamasın. Benim gibi karakolda askerlik yaparsanız eşyalarınızı muhafaza etmek biraz daha kolay ama bölük veya alaydaysanız biraz daha dikkatli olmanız gerekebilir. Sözü daha fazla uzatmadan bu ihtiyaçları elimden geldiğince anlaşılır bir şekilde yazayım.

Muğla İl Jandarma Komutanlığı’na teslim olduğumuzda bize verilenler;
-1 Adet Eşyalarımızı Koymak İçin Büyük Valiz
-1 Adet Alt Üst Kamuflaj
-1 Adet Kep
-1 Çift Bot
-1 Çift Siyah Çorap
-1 Adet Duş Havlusu
-1 Adet El Havlusu
-1 Adet Ayak Havlusu
-1 Adet Sanino Marka Diş Macunu ve Diş Fırçası
-1 Takım Eşofman
-1 Adet Eşofmanların Renginde Şort
-1 Çift Spor Ayakkabı
-1 Adet Hastaneye Yatmamız Durumunda Giymemiz İçin Pijama Takımı
-1 Adet Hastaneye Yatmamız Durumunda Giymemiz İçin Kısa Kollu Fanila
-1 adet Haki Renkli Paçalı Külot
-1 Adet Haki Renkli Yazlık Kısa Kollu Fanila
-1 Adet Krem Renkli Kışlık Yün Don
-1 Adet Krem Renkli Kışlık Uzun Kollu Yün Fanila


Daha sonra 9 TL ücret karşılığı tüm askerlere aldırılan bir malzeme grubu vardı. Bunlar;
-5 Adet Elbise Poşedi ve bir miktar askılık (yanılmıyorsam 5 tane)
-1 Adet Traş Çantası
-1 Adet Jandarma Düdüğü
-1 Adet Siyah Pilot Kalem
-1 Adet Not Defteri
-1 Adet Temiz Çamaşır Torbası
-1 Adet Kirli Çamaşır Torbası
-1 Adet Çamaşır Filesi


Almanızı önerdiğim malzemeler;
-1 Adet Kulak Tıkacı (belki de askerde hayatımı kolaylaştıran en önemli şeydi. koğuşta ses bir an olsun kesilmediği için uyumak zor oluyordu)
-1 Adet Boyun Cüzdanı (askerliğin olmazsa olmazlarından)
-1 Adet Telefon Kartı (gittiğinizde kantinde bulamayabilirsiniz)
-1 Paket Islak Mendil (temizlik vazgeçilmez olacağı için işinize çok yarayacaktır
-1 Paket Cep Islak Mendili (eğitim sırasında temizlenmek için su bulamadığınız zamanlar işinize yarar)
-1 Adet Ayakkabı Boyası (büyük boy alırsanız muhafazası biraz zor olabilir dikkat edin)
-1 Adet Ayakkabı Parlatıcı Sünger (çoğu zaman boyanın yaptığı işi görür)
-1 Adet Tırnak Makası
-1 Adet Cımbız (yüzünüzde çıkan istenmeyen tüyler için kullanabilirsiniz)
-1 Adet Küçük Makas (dikişten tutunda yüzünüzdeki tüyleri kesmeye kadar geniş bir alanda kullanabilirsiniz)
-1 Adet Tuvalet Kağıdı ya da çok amaçlı olarak kullanırım derseniz 1 Rulo Mutfak Peçetesi (tuvaletlerde çoğu zaman peçete olmuyor ne yazık ki)
-1 Adet El Temizleme Jeli (benim için hijyen önemi diyen arkadaşlar için)
-Yedek Olarak Birkaç Tane Elbise Askısı (elbise sayınıza göre değişir)
-Tıraş Takımınız (jilet (sakalım sert olduğu için jilet fusion almıştım ve işimi gördü), kolonya, köpük vs.)
-1 Adet Jilet (banyoda kullanmak için)
-1 Adet Deodorant (defileye çıkmıyorsunuz sonuçta ama kendi ter kokunuzdan rahatsız olduğunuz durumlar olmuyor değil)
-1 Adet Limon Kolonyası (ferahlamak istediğiniz zamanlarda işinizi görecektir. Traş kolonyası olarak da kullanabilirsiniz)
-1 Adet Ufak Cep Aynalarından (tuvalet uzak olabilir ve o yüzden ufak bakım işlerini bu ayna ile yapabilirsiniz)
-1 Adet El Sabunu ve Sabunluk (tuvaletlerde sabun çoğu zaman bitmiş olacaktır)
-1 Adet Sıvı Sabun (sabuna alternatif olabilir, benim işimi görmüştü)
-1 Adet Şampuan (ucuzundan alabilirsiniz çünkü saçlarınız genelde kısa olacak)
-1 Adet Duş Jeli ya da Duş İçin Kullanabileceğiniz Sabunlardan (hacışakir, duru vs.)
-1 Adet Tabanlık (mevsimine göre değişebilir fakat bütçeniz yeterliyse silikon olanlardan alabilirsiniz. Bot vurmasın diye 1 numara büyük aldım ve altına keçe tabanlık koyunca sorun çıkarmadı)
-1 Adet Vazelin (hem elinizdeki ve yüzünüzdeki çatlaklar için hem botunuzun yumuşaması için ilk bir hafta yatmadan sürebilirsiniz hem de bot ayağınıza vurduğunda oluşacak yaralar için)
-1 Adet El Kremi (masraf olmasın derseniz vazelin de aynı işi görüyor)
-Diş Macunu ve Fırçası (size verilenler çoğu arkadaşın işini görmeyebilir)
-1 Adet Siyah Renkli Marker Kalem (çantanıza, kepinize, elbisenize isminizi yazman için gerekli olabilir)
-Dikiş Seti
-1 Adet Haki Renk Boğazlık ve Kamuflaj Bere (kış dönemindeki nöbetlerde çok yararlı olacaktır)
-2 Adet kilit (biri valiz diğeri bot için)
-5-6 çift Siyah Asker Çorabı (uzun boyunlu olsun ki botun bağcık bölgesinin üstünden bacaklarınız gözükmesin. ayrıca kış dönemi gidiyorsanız biraz daha kalın alabilirsiniz)
-5-6 Adet Haki Renkli İç Çamaşırı (slip ya da paçalı külot şeklinde olabilir, seçim sizin)
-5-6 Adet Haki Renkli Yazlık Kısa Kollu Fanila
-1-2 Adet Haki Renkli Kışlık Yün Uzun Kollu Fanila (mevsimine göre)
-1-2 Adet Haki Renkli Kışlık Yün Don (mevsimine göre)
-1 Adet El Havlusu (size verilen havlu kalitesiz olabiliyor ya da kirlenince kullanmak için)
-1 Adet Ayak Bakımı İçin Krem (gün boyu ayaklarınız botun içinde olabileceği için mantar olma ihtimaliniz çok fazla)
-1 Tablet Ağrı Kesici ve Birkaç Gribex, Tylolhot Tarzı Grip İçin Toz (girişte arama yapılırken yakalanırsa alırlar ama ihtiyacınız olacak. çünkü revire çıkmak her zaman kolay olmayabilir)
-1 Adet Kan Taşı (sabahları sakal tıraşını genelde acele içinde yapacağınız için kendinizi kesmeniz muhtemel)


Aklıma geldiği kadarıyla işinize yarayabileceğini düşündüğüm malzemeleri yazmaya çalıştım. Eksiklerim olabilir fakat bir işportacıya bile gitseniz size bu konuda fikir verebilir J Benim buradaki bir diğer amacım sivilde iken belirli bir hayat standardına alışmış arkadaşlara ayrıca yardımcı olabilmekti. Ebetteki sivildeki hayatı askerde sürdürebilmek imkânsız ama elden geldiğince ihtiyaçlarınızı giderirseniz askerliğiniz daha rahat geçer.

Hepinize hayırlı teskereler dilerim.

337. KISA DÖNEM YEDEK SUBAYLIK SINAVI

Merhaba arkadaşlar, askerliğini yapmış biri olarak siz arkadaşlara yedek subaylık sınavı ile ilgili bilgilerimi aktarmak istiyorum.


Askerliğimi 337. Kısa Dönem Jandarma Eri olarak Turgutreis/Muğla' da yaptım. Tüm bu süreçlerden geçmiş  bir üniversite öğrencisi olarak size bu konuda bilgi vererek içinde bulunduğunuz karmaşıklığı gidermek istedim.


337. Kısa Dönem için yedek subaylık için sınav tarihleri 1-2-3 Aralık 2010 tarihlerindeydi. Askerlik şubesinde gerekli başvuruları yaptıktan sonra bize verdikleri büyük sarı zarfla birlikte sınav tarihini beklemeye başladık. Bu sınav benim için çok önemliydi çünkü uzun dönem istemiyordum. Para ile dahi olsa askeriyenin sisteminin içinde ne kadar az kalsam o kadar az yıpranır o kadar sivile çabuk dönerim diye düşünüyordum. Tabi bu herkes için böyle olacak değildir. Çoğu üniversite mezunu arkadaş mezun olduktan sonra iş hemen iş bulamayacağını düşündüğü ya da diğer maddi sınavlardan dolayı uzun dönem askerlik isteyebilmektedir ki buna da saygı duyuyorum. 


Bu süreçte ben kısa dönem askerlik istediğim için yedek subaylık sınavında ne yapabilirim düşündüm durdum. Askerlik şubesinde kayıt olurken bir arkadaş oradaki görevliye kısa dönem ve uzun dönem neye göre belirleniyor denildiğinde görevli bir yerlerden ilk 2 sınav gününde uzun dönemlerin seçildiğini, 3. gün ise kısa dönemlerin belirlendiğini söyledi ki bu bana yetti. Bunun büyük ihtimal bir dedikodudan ibaret olduğunu düşünüyordum fakat yetkili bir ağızdan bunu duymam ve 3. gün girsem ne kaybederim düşüncesinden dolayı sınava 3. gün girmeye karar verdim.
Ben yedek subaylık sınavına BAKIM OKULU VE EĞİTİM MERKEZİ KOMUTANLIĞI ÇAYIRHİSAR/BALIKESİR 'de girdim. Gayet kolay bilebileceğiniz bir yerde; Balıkesir çevre yolunun üstünde. İnternet üzerinden forumlardan takip ettiğim kadarıyla başvuru yoğun oluyordu ve süreç akşama kadar uzayabiliyordu. Sınav günü kılık kıyafet de ayrı bir sorundu diğer yandan. Tuzla’da bu sınava giren arkadaşlardan sakalı uzun olanlar geri gönderildiğini ve tıraş olduktan sonra kabul edildiklerini duydum. Fakat biz de benzer süreç olmadı. Size bu süreci kısaca anlatayım;



2 Aralık gecesi kendi otomobilimizle gece 10 gibi sınava gireceğim komutanlığın önündeydim. Sınavım yarın olacaktı ama akşamdan sıra alıp sonra bir yakınımıza gidip geceyi orada geçirip sabah 7 gibi gelirim diye düşünmüştüm ama olmadı çünkü ilk gelen bendim. İlk kişi ben olduğum içinde sınav için gelenlerin listesini benim tutmam gerekiyormuş. Yani güvenlik gelenleri kaydetmiyor, sınava gelen adaylardan biri (ki genelde bu ilk gelen aday oluyor) A4 kağıda tüm adayların sırasını numaralandırarak yazıyordu ve ismini yazdıran aday giriş için saat 07.00’ı bekliyordu. İlk kişi olmamdan dolayı liste işi bana kalmıştı fakat akşam 22.00’dan sabahı orada yapamayacağımı düşündüğüm için yakınımızın evine gittim. Sabah 05.00 gibi tekrar geldiğimde Bursa ve Çanakkale’den gelmiş diğer adayların da olduğunu gördüm. Daha sonra listeyi elinde bulunduran arkadaşa (ki o da akşam 22.30 gibi gelmiş ve tüm geceyi orada geçirmiş) ismimi yazdırdım; 96. sıradaydım yanlış hatırlamıyorsam. İçeri almaya başladıklarında isimler okunmaya başlamıştı.100 ’erli gruplar halinde alacaklardı ve ben de ilk gruptaydım. Yani akşamdan beri orada bekleyen arkadaşlardan bir farkım kalmamıştı ve gece uykumda yanıma kar kaldı. Bu noktada size tavsiyem üzerinizde hiçbir metal eşya (cep telefonu dahil) bulunmasın ki o süreci çabuk geçesiniz. Benim öyle oldu ve sıram 90 ‘lardayken birden 50 ‘lere düştüm. İlk kayıtlar orada alınıyor, kumanya fişi veriliyor. Daha sonra bizi kantinde topladılar ve otobüslerin gelmesini bekledik. Otobüsler bizi bir noktaya götürdü ve bizi orada askeri nizama göre sıraya soktular ve tekrar numaralar verdiler. Orada sıra numaram bu sefer 40 ‘lara düşmüştü. İçeride askerlik şubesinden bize verilen formlarla ilgili işlemler yapıldı ve son olarak sınav olacağımız bölüme gittik. Burada üsteğmen nezaretinde tüm adaylara kitapçıklar dağıtıldı ve hatırlayamadığım bir süre verildi bizlere. Üniversitede uygulanan sınav koşulları (giriş çıkış için belirli süreler olması) burada da aynen geçerliydi. Kısa dönem olmak isteyen adaylar soruları okumadan bir halı desenidir çizmeye başladırlar optik formda. Fakat ben öyle yapmadım. Zaten verilen sürede orada oturmak zorundaydım ve ben de bu zamanda soruları görmek açsından hepsini okudum, doğru cevapları buldum ve sonra yanlışları işaretledim (tabi askeriyeye ayıp olmasın diye araya birkaç doğru cevap da sıkıştırdım J). Sorular mantığa dayalı istenildiği takdirde çoğuna doğru cevap verilebilecek sorulardı. Tabi burada uzun dönem yapmak isteyen arkadaşlar ne kadar çok doğru yapsa onların faydalarına olur. Fakat bir diğer rivayete göre, Genelkurmay ihtiyacı olduğu bölümden istediği kadar adayı uzun dönem yapabiliyormuş; önemli olan o dönemki ihtiyaçmış. Mesela Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik okudunuz ve kısa dönem istiyorsunuz fakat bir bölgede size ihtiyaç var. O takdirde sizin kaç doğru yapmanız önemli değil. Aday sayısı az ise uzun dönem olma ihtimaliniz fazla. Fakat ben aralık döneminde gittiğim için şanslıydım çünkü aday sayısı bu dönemde çok fazlaydı ve devlet de adayların arasından seçim yapma şansına sahipti. Yani doğru sayısı çok olanı ya da diğer özellikleri daha fazla olan adayları uzun dönem olarak alıyordu, benim gibi uzun dönemden kaçmak için soruları yanlış işaretleyen adaylar da kısa dönem ile mükâfatlandırılıyordu.


Sınavdan sonra gene tüm adaylar bir sürü psikolojisi (askerliğe adım attığınız an ben yok biz var ve bireysel hareket kavramı sivilde kalıyor)  ile toplu olarak otobüslere bindirilerek kantine getirildik tekrar. Artık gidebilirdik fakat öğrencilikten kalma mantık ile bana verilen kumanya fişini değerlendirebilmek için 5-10 dakika kumanyanın gelmesini bekledim. Soğuk sandviç ve Şimşek marka diğer ürünleri alarak orada ayrıldım ve sınav süreci bitmiş oldu. Saat 13.00 civarıydı.


Bu süreç için size birkaç tavsiyem;


  • Kılık kıyafet konusu sınava girdiğim komutanlıkta o kadar önemli değildi (çünkü kılık kıyafetiyle resmen askeriyenin tek-düzeliğine meydan okuyan arkadaşlar vardı) fakat işi riske atmamak gerek. Olur da Alay komutanı değişir, Ankara’dan yeni bir yönetmelik gelir vs. Saçlarınızı elbette 3 numara yapın demiyorum ama sakal tıraşını olsanız ve karşıdan bakıldığında kimliğinizle karşılaştırılmanız kolay olursa bu sizin avantajınızdır.
  • İlk iki gün öğle saatlerinde gelmeniz sizi bir sonraki güne aktarılmasına neden olabilir fakat 3. gün hangi saatte gelmeniz önemli değil çünkü sizi sınava almak zorundalar. İlk iki günün de yoğunluğu fazlaymış diğer adaylardan duyduğuma göre. Onun için 3. gün sınava girmek mantıklı olabilir. İlk iki gün girmek isterseniz de gece 3-4 gibi sınava gireceğiniz yerde olmanız sizin için iyi olur.
  • Sınava ne kadar erken gelirseniz gelin değişmeyecek tek bir şey var; o da beklemek. Onun için en az 5-6 saat boyunca ayakta durmak ya da beklemek sizi yormamalı.
  • Sınava sizin bölgenizden birçok aday gelecektir onun için eğer sınav alanı size uzaksa beraber gitmek için arkadaş arayabilirsiniz. Bunun için forumları ya da diğer sosyal iletişim kanallarını kullanabilirsiniz. Böylece bir taksiye doluşup gelebilirsiniz. Otobüsle gelmek, mümkünse son tercihiniz olsun. Çünkü ayakta bekleyeceğiniz süreyi hesap edersek komutanlığın içinde yeterince ayakta kalacaksınız, onun yerine mümkünse sizi içeri kabul etmeden aracınızda biraz otursanız bu sizin için iyi olacaktır emin olun.
  • Yemek işi ne olacak dediğinizi duyar gibiyim. Eğer geceden geleceksiniz annenize hamur işi yaptırabilir ve yanına da bir termos sıcak çay alabilirsiniz (aralık ayının gece ayazı biraz üşütüyor insanıJ). Fakat sınav alanının etrafında çay, kahve, yiyecek satan yerler de olacaktır. Bu sizin bütçenizle ilgili bir konu. Tercih sizin.
  • Bir kez daha hatırlatayım; yanınızda mümkünse cep telefonu, anahtar, kemer gibi metaller olmasın ya da bir yere bırakın ki girişte zaman kaybetmeyesiniz.
  • ·Sınav alanına kabul edildikten sonra biraz daha ciddi bir tutum takınmak gerekiyor. Çünkü etrafınızda her kademeden komutan olabiliyor. Bu kişilerden ilk aşamada bir azar işitmemek için kurallara ve size söylenenlere kulak asmalısınız. Şöyle ki; form doldururken her bölüm birlikte dolduruluyor ve size bunu söylüyorlar. Eğer siz önden gitmeye çalıştıysanız ve üstüne bir de hata yaptıysanız bu komutanlar için güzel bir kozdur sizi azarlamaları için. Onun için size verilen direktifler neyse sadece onu yapmaya çalışın, ne eksik ne fazla.
  • Tüm bu süreçte siz hala sivil elbiseli olabilirsiniz fakat asker sayılıyorsunuz. Yani Aralık dönemi için 1 Aralık’tan itibaren tüm adaylar asker sayılıyor. Onun için sınav alanında komutanlara “komutanım” diye hitap etmeniz gerekebilir ki bu ileride alışmanız açısından de pratik olur.


 Bu yazımda elimden geldiğince “Yedek Subaylık Sınavı” ile ilgili bilgilendirmek istedim. Askerlik anılarım ve askere giderken yanınıza almanız gereken malzemeler ile ilgili yazımı en kısa süre hazırlamaya çalışacağım.


Şimdiden hayırlı tezkereler…





Taşınıyorum..

Yılı neredeyse yarıladık ve bu yazımda size yeni yıl hedeflerimden biri olan ve artık olgunluk aşamasına gelen Yeni Blog planımdan bahsedece...